“Akıllı köle, efendisinin önünde saygıyla eğilirken sessizce yellenir” cümlesi mıh gibi aklıma çakılalı seneler oldu. Scott’un Ayrıntı Yayınları’ndan seneler önce çıkan “Tahakküm ve Direniş Sanatları: Gizli Senaryolar” kitabından aklımda kalan bu fevkalade cümleyi ilk okuduğumda attığım kahkaha ile ilgili tartışmalar hala devam eder.

Köle odadan çıktıktan sonra efendinin o hoş kokuyu alan burnundan yayılarak yüzünü işgal eden ifadeyi tahayyül edince bastığım kahkahalar ev arkadaşlarım tarafından hala speküle edilir. Ankara’nın Dikmen’indeydik, Keklik ayrımının 2 yüz metre ilerisinde…

Meğerse 1974 öncesi Kıbrıs’ın anlı şanlı Bayraktarları da çok çok çekmiş o kokudan. 11 Temmuz Basın Günü ya, PARTY TIME gazetecilerle muhabbete daldı, hoş kokular ortaya çıktı.

Kıbrıs sorununu çözmek üzere planladığım PARTY TIME, arkadan hançerlenmem nedeniyle Basın Günü meselesini ele aldı. Kıbrıs sorunu bir gün daha bekleyebilirdi çözülmek için nasıl olsa. Eskiden yeniye basın emekçileri ile buluştuk PARTY TIME’da.

Bu programa bir haller oldu. En ciddi meseleleri öyle bir ciddiye alıyor ki ben bile kontrolden çıkıyorum. PARTY TIME tarafından aşılmak ağrıma gitmeye başladı. Dengeyi yakalamak için daha bir atik ve girişken olmak durumunda kalacağım bir hafta beni bekliyor.

JETONUN TRİNK SESİ
Kıbrıs’ta ilk Türkçe gazetenin yayınlandığı gün 11 Temmuz “Basın Günü” olarak kutlanıyor. Gazeteci Özcan Özcanhan abimizi arayıp PARTY TIME’a davet ettim. “Bankalar kaçta açar” diye sordu. Önce davet ile sorunun illiyet bağını kuramadım. Feci sıcak, jetonun düşüşünü olumsuz etkiliyordu. Özcan abi evden çıkıp bankaya gitmesi gerektiğini, işini hallettikten sonra konuşabileceğini söyleyince “trink” sesi geldi.

Hangi banka olduğunu sorup öğrenince, 14:30’da öğle tatilinin bittiğini söyledim. Arayabilirdim programın başında. Veznede kuyruk olmaması için dua ettim. Dualarım kabul gördü. Telefon iki çaldı Özcan Özcanhan PARTY TIME’daydı.

“Motordayım dur ineyim de konuşalım” diyen Özcan Özcanhan, mesleğe 1960’te Bayrak Radyosu’na güvenlik görevlisi olarak başladığında girmiş.

Basın Günü’nde basın kurum ve mensuplarının maruz kaldığı sansür, otokontrol, tehdit, ölüm, cinayet, kan, bombalara değindi. Bayraktarlık yıllarına uzandı.

BAYRAKTARLIK PES ETTİ
Özcanhan, Bayraktarlık dönemlerinde yazıların yayınlanmadan Bayraktarlığa gönderilip okunup onay aldıktan sonra yayınlandığı dönemleri açık etti. O günlerin gazetecileri, bu sansür uygulamasına açıktan direnip kazan kaldırmak yerine Scott’un anlattığı direniş yöntemlerine başvurmuş meğerse.

Sadece yazıları isteyen Bayraktarlığa her gün düzenli olarak hava durumları, yıldız falları, çocuk sayfaları, güzellik haberleri de yollanmaya başlamışlar. Bir süre sonra Bayraktarlık bu zeki protesto karşısında, “Mesele garagözlüğe döndü” deyip vazgeçmiş yazıları yayınlanmadan okuma huyundan.

LAKABI SOYADI OLDU
Mağusa’daki Canbolat Radyosu’nun Haberler Merkezi’nde mesleğe başlayan Eşref Çetinel de PARTY TIME’daydı. Davet için aradığımda denizdeymiş. O ne güzel kahkahaydı ya Rabbim! “Alim denizdeyim, eve gideyim de konuşalım” deyince ben de kendimi tutamayıp bastım kahkahayı. “Abi evden olması şart değil, cepten de olur” dedim lakin dinletemedim.

Eşref Çetinel 1963’te başladığı haber işlerine, İsmet Kotak Kooperatif işlerine yönetici olarak geçince Bozkurt Gazetesi’nde haftada 3 gün yazı yazarak devam etmiş. Kotak, kamu görevlisi olduğu için yazılarına devam edemeyince “Eşref boş kalmasın köşe sen yaz” demiş. Ayda 3 Kıbrıs Lirası karşılığında yazarlığa başlamış. Bozkurt’un dengeleri gözeten, zülfi yâre dokunmayan bir gazete olduğunu söyleyen Çetinel şöyle dedi:

“Küçük-Denktaş çatışmasında Denktaş’tan yana saf tuttum. Bozkurt’ta böyle yazıların yayınlanması imkânsızdı. Ben de Zafer Gazetesi’nde Ökkeş Kurtuluş takma adıyla yazmaya başladım. Daha sonra da Çetinel takma adıyla yazılara devam ettim. Soyadı kanunu çıkınca da takma ismimi soyadı olarak aldım”.

SİLAHŞÖR BİÇTİ GEÇTİ
Keskin dili, usta kalemi, davudi sesi ve içişinin güzelliğiyle satırlarının hayranlarından biri olduğum Mustafa Doğrusöz de geldi PARTY TIME’a. Prof. Dr. Levent Köker, Doğrusöz’ün PARTY TIME VIP davetlisi olduğunu duyurmam üzerine “Hocama muhabbetlerimi ilet lütfen” diye Tweet attı.

Doğrusöz o bakışları gibi keskin hafızasıyla tık tık tık saydı gazeteci cinayetlerini. “24 Mayıs 1958 Fazıl Önder cinayeti, 23 Nisan 1963 Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan cinayetleri, 6 Temmuz 1996 Kutlu Adalı cinayeti”.

Katillerin en çok bilinmekten ve unutulmamaktan korktuğunu söyleyişi tarihe not düşülmeli. Ahmet Kaya’dan “Başkaldırıyorum” hemen dinlenmeliydi: Katillerin kendilerini unutturmak için cinayetlerin unutulmasından medet ummasına başkaldırıyorduk!

ARAMIZDA KALSIN!
Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Hüseyin Güven’i adaşı Ekmekçi, program saatinin benden önce olmasının avantajını kullanıp davet etmişti Radyo Havadis’e. Yönetici olmanın böyle avantajlarını normal karşılamalıydım. Radyoculukta da rütbe ve kıdem esastı!

KTGB Genel Sekreteri Özgül Gürkut Mutluyakalı’yı aradım. VIP davetli olarak gelir miydi?

“Ne soracaksın” diye sormasını yadırgadım. Son derece düzeyli ve centilmen bir programcı olarak mütereddit yaklaşımı meslek onurumu bir miktar zedeledi. “Havadan sudan konuşacağız” dedim. İnandı geldi. Canlı yayında ne mi konuştuk?

O da aramızda kalsın.