Açıklamak istemediğim çok kıymetli bir kadro ile yediğimiz akşam yemeği öncesi, elde fener fırın açmaya gitmeden hemen önce attığımız minik bahçe turundaki başlangıç sohbetinde, horozlarla ilgili yeni bir bilgi edindim. Bu bilgi esasen daha da geniş bir alanla alakalı: Zeytinyağı kültürü gayet engindir, gayet tarihidir, gayet kültüreldir de horozla alakalı kısmını bilmiyordum.

Ekseriyetin UEFA kura çekilişini bahçe turuna tercih etmesinden anladım ki hepsi Cimbomlu. Cam kavanozdan çekilen içine kâğıt gizli topun ilk haylanışta açılmamasından belliydi başlarına gelecek. Zorlu bir guruba düştüler, Allah düşürmesin…

Gelelim zeytinyağı, horoz, Talat ve yeni hükümet meselesine. Az sabır, izah edebileceğim düşüncesindeyim.

Sodacık?
Meselenin esasını teşkil eden veçhelerine temas etmeden evvel, “süreci ele alıp iyi izah etmenin” bana artı puanlar getirebileceği düşüncesine zemin oluşturan vekil düzeyindeki bir değerlendirmeyepeşinen “lololo” çekmiş olmaktan mütevellit, bir miktar pişman olduğumu itiraf edeyim.

Hatta Pembe arkadaşım benim bu tavrıma pek bir bozularak, dua mı beddua mı olduğunu henüz kararlaştıramadım,  bir gün inşallah vekil olmamı diledi ki, günde iki kez “lololo” çeksin.Çekmezse hatırımın kalacağını alenen beyan ettim; beni sosyal medyadan izleyen değerli okurlarım oradan anımsayabilmeli bunu.

“Lololo” dediğim nokta iki bakanlığın “ilkesel” falan olduğunu söyleyip, kamuoyuna Brezilya dizisi kıvamındaki koalisyon pazarlıklarını bir süreç olarak ele alıp izah etmenin önemli olduğunun yazılması, paylaşılması, desteklenip “like” edilmesiydi. Süreci iyi izah etmek elbette iyi bir şeydir lakin ilkesel falan diye iki bakanlığı iki derebeylikmiş gibi hükümet programından özerkleştirip başka bir şeye dönüştürmek iyi bir şey değil. Neyse, olan oldu torba doldu, o iş halloldu. Yeri gelmişken tarihe not düşmek istedim meseleyi sadece. Doğrudan alakalı değil horoz ve zeytinyağı meselesi ile bu başlık zaten. Geçelim…

CTP’nin UBP ile koalisyon görüşmesi yapma kararı alındığı andan itibaren ateşli bir şekilde karşıkampanya yürüten bazı dostların, partileri DP ile nikâhı kıyınca “UBP ile CTP koalisyon kurabilir” diyenlere ilçe binalarında soda dağıtıldığını açıklayıp “laaaak” demeleri de sosyal medya tarihine geçmiştir. Sakın silmesinler, çok hoş bir anı olarak kalsın işte…

Seni gidi seni…
Sosyal medyada parti meseleleri konuşulmaz, siyaset yapılmaz diye sosyal medyayı velveleye veren eski reisi cumhurlardan Mehmet Ali Talat, dün sosyal medyada (hem Facebook hem de Twitter üstelik eş zamanlı olarak) şöyle buyurdu:

“Yeni hükümet hayırlı olsun. Keşke bir kadın doktor bulup bakan yapsalardı da uzun zamandan beri ilk erkekler hükümeti kurulmamış olsaydı!”

Vayyy… Talat’ın kurduğu hükümetlerde erkek ve doktor kıtlığı çektiğimiz için bu açıklamasını çok manidar buldum. Bir manadan bir diğer manaya savrulup durdum. Üslup pek bir tanıdık geldi, en çok Party Time yakışığı ironiye bayıldım; gerisi laf işte…

Ardından Çiğdem Dürüst’ün şu paylaşımı düşmez mi güm diye sosyal medyaya:

“CTPBG – DPUG Milletvekilleri toplam 33 vekil. Hükümetin kurulabilmesi için en az 26 sının evet demesi lazım. Yani 2 Partinin Milletvekilleri arasında toplam 8 Hayır oyu kullanacak Halkımızın, Milletimizin vekiline ihtiyaç duyulmaktadır. Milletin vekili kendi halkının vekilidir. Yaptırımlara ve dayatmalara boyun eğdiğimiz sürece asla gerçek birer Milletvekili olunmaz olunamayacak. Asla Dünya sizleri Halkın temsilcisi olarak görmeyecek”.

E parti disiplini, parti programı falan? Ne iş? Yani çok karmacı bir duruş, hayret ettim vesselam… Ama netameli konular, netameli durumcuklar; ben susayım bıyıklar konuşsun iyisi mi…

E kurulmuş işte bir hükümet. Hükümetler açısından aslolan hizmet, gerisi teferruat değil mi? Ne elleşip duruyorlar anlayabilmiş değilim daha üfürülen mühürler tepsermeden…

Meselenin esası
Zeytinyağı, horoz, Talat ve yeni hükümet meselesini izahım için son ara başlık hariç tutulduğunda, gösterdiğiniz 398 kelimelik sabır için hepinize müteşekkirim kıymetli okuyucularım.

O kıymetli ekiple akşam yemeğinde sulu kebap yediğimiz akşam, beyaz keklik bile olan kümescikleri ziyaret ederken, tavus kuşu olmaması dikkatimden kaçmadı. Dilimi tutamayıp sordum neden eksik bırakıldılar diye.

Ev sahibi birçok hususta olduğu gibi komşuluk ilişkilerinde de hassas. Tavus kuşları gece vakti ötüp çok gürültü yapar, komşularını rahatsız eder diye imtina etmiş.

UEFA kura çekilişine bahçe turunu tercih ettiğinden Cimbomlu olmadığını kestirdiğim bir arkadaş, çocukluk günlerinden aklında kalan bir nene bilgisini zikretti.

Rahmetli neneciği nur içinde yatsın, vakitli vakitsiz öten, çılgın horozları, popolarına zeytinyağı sürerek sustururmuş Karpaz köylerinden birinde yıllar önce.

Bu yöntem süsü püsü, gösterişi kibri, rengi albenisi, cilası imajı yüce tavus kuşlarında da çalışır mıydı?

Biz bilemedik! Sanayide eski rallici, çok eski kaportacı, ciğerin yeni kralı Aziz’e de sordum, o da bilemedi. Var mı 1 bilen?