Son seçimlere kadar yeni bir siyasal söylemin hakimiyet kurduğu yönündeki saptamamda, referandum sonrasındaki kırılmaları dikkate alarak ısrarcı olmamam gerektiğini düşünüyorum artık.

Tüm modeller çöktü.

Önce seçim ittifakları dağıldı.

Bu bir koltuk yarışı değil bayrak yarışıdır diyenlerden neredeyse yarısı, koltuğunu alıp az daha ötede oturmayı yeğledi.

Bir halkla ilişkiler ürünü olarak cilalanıp piyasaya sürülen tek birleşik güç balonu söndü; image makeri, Kıbrıs Türk siyasal tarihini araştıranlar için temel referans metinlerinden biri olarak nitelenmesi gereken “Birleşik Güçler-Marka Güçler-Çevikel” başlıklı öz eleştiri yazısıyla alenen özür diledi ve yaptığımızdan pişmanım dedi.

Statükonun hükümetteki temsilcisinde bakanlık koltuğu kavgası alevlendi ve istifalar yaşandı.

Çatı uçtu temeller sağlam diye yapabildikleri siyaseti yapma ısrarını sürdürenler, gidip statükonun köşe taşları ile ne idüğü belirsiz bir ittifak kurdu güya.

Hatta siyasetin ve meclisin en radikal statüko karşıtı bellenenler bile bu ilginç ittifakta yer aldı.

Azınlığa düşen DP-CTP koalisyonunu kurtarma için istemeye istemeye BDH ile koalisyon görüşmeleri başladı ve bitiverdi.

Böylelikle erken seçim gündeme geldi. Koalisyon görüşmelerinin kopmasının hemen ardından söylenenler, hatta görüşmeler devam ederken yapılan siyasi manevralar ve açıklamalar, sürecin erken seçim stratejisinin bir parçası olarak işletildiğini ortaya çıkardı.

Şimdiden DP ve CTP’nin erken seçim kampanyalarının temel argümanlarını ve vaatlerini kestirmek mümkün.

Bir bağırıp çağırmadır ki gidiyor; sanki kim daha çok bağırırsa ona haklısın denecek… Kimin ne dediği neyin ne olup ne olmadığı belli olmasın diye bir öfke ve karalama kampanyası başladı ki inanılmaz.

Statüko karşıtlığı gibi ortak bir paydada buluşmalarını doğal olarak beklediğimiz partiler arasında bir bağırıp çağırmadır ki tam bir sağırlar diyaloğu.

CTP Genel Sekreteri Ferdi Sabit Soyer aynen şöyle diyor:

“Maksat ben benim her şeyin en doğrusu benim diyen yaklaşımdır.  Akıncı ve ekibi TKP ye yapacağını yaptı. BDH’yı hal etti. .Şimdi de de demokrasi güçlerini hal etmenin yoluna koyuldu. Mesele budur…..” (3 Temmuz 2004, Yeni Düzen).

Ne laf, ne saptama ama! İki gün önceki yazısında eleştiri dediğin bilimsel olmalı diye Ünal Akifler’e ders veren Ferdi Sabit Soyer, hal etme teorisinden hareketle TKP ve BDH’ya beslediği muhabbetin yüklediği sorumlulukla ah ve vah çekip demokrasi güçlerine karşı başlatılan taarruzu geriletmek için bir amiral gemisi edasıyla düşman mermilerine göğüs geriyor.

Kıbrıslıtürkler’in yeni lideri Talat konsepti ağır basacak, diğer unsurlar el ayak içinde karıştıran lüzumsuz parçacıklar, istikrarsızlık nedenleri olarak kurulacak; hepsi Kıbrıslıtürkler’i adeta uçurmaya hazırlanan CTP uçağını iple çeken siyasal aktörler olarak etiketlenecek.

DP yüce bilge edalarıyla hayır dediği referandumun evetinin rantını kendine ciro etme telaşesinde didinecek.

UBP işte bunlar böyle, aslınıza rücu edin diye yeni dönemin siyasal yapısının baş rol oyuncusu olmayı hakettiğini tarihiyle kanıtlamaya çalışacak.

TKP, yine anti Mustafa Akıncı simaların kılavuzluğunda hareket edecek.

BDH, “Biz demiştik, bak yine haklı çıktık” diyecek.

Olası bir erken seçimin ertesi günü için dilek ve temmennilerde bulunmak şart ise, bol bol akıl ve izan…