“Nasılsın” sorsuna “Allahıma goca şükür” yanıtını veren kaç kişi kaldı etrafımızda?

Ağız dolusu yürekten bir yanıt: Goca şükür! Herşeye rağmen hayatın ve günün güzelliklerini daha çok gören umutlu kaç göz kaldı etrafımızda?

Şükür ki herşey yolunda. Meydanlar çok kalabalıktı, şimdi tenha; liseli gençler bile bağır çağır meydanlarda eyleşmişti de şimdi karne alma heyecanındalar, etliye sütlüye dokunmuyorlar.

Annan Planı ile herkes çok politikleşmişti de şimdi deniz ve piknik planlarıyla meşguller, şükür.

Hükümet zam yok dedi, bak tıs yok. Kimse artık hükümeti ve başkanını dinlemiyor mudur nedir? Ne deseler diyorlar, kimsecikler tarafından ciddiye falan alınmıyorlar. Şükür.

Siyasetçinin şükrü ahaliden arındığına şükür: Kimse işlerine karışmıyor, şükür.

Allahıma goca şükür ki, siyaset artık demeç siyaseti olmaktan çıktı. Dediydi de dediydim tarzı siyaset gözden düştü, şükür.

Siyaseti hala eski usülde yürütmeye gayretli siyasetçi, ortalıkta halk görmedikçe mutlu olur şükür der. Oysa ki halk, mevcut siyaset anlayışını çoktan aştı.

Kimse arkasında koşacak siyasetçi aramıyor. Siyasetin tarzı değişti: At arabanın arkasında kaldı. Halkın sürüklediği siyasetin peşinden koşan siyasetçi artık…

İyi güzel de halkın sürüklediği siyaset, siyasal alana hangi mekanizmalarla müdahil olacak?

Serdar Denktaş, popülaritenin eşiğinden döndüğü kapı açma günlerinin en başlarında “yurttaşlar diplomasisi” önerirken, yurttaşların siyaseti ve Kıbrıs sorununun gidişatını belirleyeceğini; siyasetçinin de halkların önünü açmakla görevli olacağını söylemişti.

Bekliyoruz.

Siyasetçinin mağlubiyetinin tescilini bekliyoruz, Allahıma goca şükür!