Günler su gibi akıp geçerken, gündemdeki konuların değişimini izlemek yetmez,  üzerine düşünmek de gerekir.

Ana gündem, ara gündem, gölge gündem, esas gündem, gizli gündem, açık gündem, gündelik gündem gibi gündem çeşitleri malumunuz.

Her bir başlığı ayrı ayrı ele alarak meseleleri anlamlı ve anlaşılır kılmak kadar, her birinin gerçek hayatta denk düştüğü yeri görünenin ötesine geçerek ‘görmek’ faydalı olur. Hele bugünlerde…

Medya çalışmalarının esaslı kuramlarındandır Gündem Belirleme.

Gündem belirlemek, ana hatlarıyla,esasen konuşulacak konuları belirmek değil, konuşulması istenmeyen konuları değersizleştirmek demektir.

Bazı konuları değersizleştirmek veya yok saymak, o konuları açıktan değersiz ve önemsiz diye etiketlemek şeklinde yapılırsa, o iş amatörce olur.Yok sayılması istenilenin ne olduğunu söylemek bile, onu var saymaktır.

paper_icon

Organize operasyon

Bazı konuların konuşulmamasını sağlamanın en akıllıca ve profesyonel yolu,“aslında neyin konuşulması gerektiğini” belirlemektir. Son günlerde, bu yöndeki operasyon tadındaki organize çalışmaları ilgiyle izliyorum.

“Gündemle oynamak” diye tabir edilen bir vaziyet var. “Teknik direktör” mühim elbette bu durumda. Rol paylaşımları ve fikir taşıyıcı görünür yeni simalar inşa etme organizasyonu devam ediyor bir yandan.

Kamusal dolaşımdaki temel kavramları anlam aşınması ve anlam kaymalarıyla manipüle ederek söylemsel kırılmalara tabi tutmak ‘kelime oyunları’ndan ziyade ‘akıl oyunları’nın çalışma alanına daha yakın. İkisi arasındaki ince çizgi, hegemonik mücadele ile demagojik mücadele arasındaki farkın izdüşümünü anlamak için iyi bir turnusol etkisi yapar. Hegemonya ile demagoji arasındaki sarkaç salınımını ilgiyle izliyorum. Bu sarkaç, yakın bir zamanda kıvama gelir ve ibre bir yeri gösterir…

Fikir taşıyıcı yeni simalar inşa edilmesi, kendiliğinden bir gayretkeşliğin rastlantısal hasılası olamayacak kadar sistematik olmasa, normal değerlendirmek mümkün olurdu lakin vaziyet gayet nettir.

handy-light-icon

Popüler ışıltılar

Kendi gündemini, kamusal dolaşıma soktuğu “başka bir gündemle maskelemek” denen bir taktik mevcut.

İlgi ve toplumsal konsantrasyonu saman alevi gibi parlayan popüler konulara yönlendirme maksatları bakımından dokunulan hassas noktalardan yükselen alarm sirenlerini duymamak ne mümkün?

Kimin gündeminin ne olduğunu kimin ne dediğinden hareket ederek anlamaya çalışmak, kuramsal çerçeveden hiç yararlanmamak demek olur. Çünkü gündemi anlamanın mihenk taşı, söylenenler değil, neyin söylenmediğidir.

Stratejik iletişim, gündeme gelmesi durumunda pozisyonunuzu zayıflatacak hususların gündemde yer almasına fırsat vermeme mantığıyla çalışır. Doğa boşluk tanımadığı gibi, gündem de boşluk tanımaz. Boş bırakırsanız, bir başkası veya başkaları doldurur.

Kontrol edilemeyen gündem, süreci kontrol etmenizi de imkânsız hale getirir. Bunun, tanımlanmış orta ve uzun vadeli hedefleri olan aktörler açısından olumsuz sonuçlarının bedeli çok ağır olur.

Güncel örnek uygulamasını ilgiyle izliyorum.

Orta vadeli hedefler için işleyen bir gündemi, kısa vadeli öfkeler ve uzun vadeli umutlar marifetiyle örtmek, çalışma zeminini rahatlattığı bir vakıadır.

searchicon

Gözlemler

Kamuoyu, Kıbrıs sorunu müzakere tarihinde, 1968’den itibaren ilk kez temel kavramlar yerine popüler unsurların tartışıldığı bir haftayı geride bıraktı.

Ortak Metin, önemli bir müzakere çerçevesi olarak ilân edilmişken önceki dönemlerden bariz bir farkla kritik kavramlar es geçildi.

Kıbrıs sorununun sembol isimlerinden Rauf Denktaş yıllarında, hatta Mehmet Ali Talat döneminde adeta “bir kelime bin işlem” oyunu hararetinde günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllarca, on yıllarca üzerinde neredeyse her yurttaşın master derecesi almaya yetecek kadar konuşup kafa yorduğu kavramların esamesi okunmadı, gündem olmadı.

Kıbrıslırum tarafının katı, üniterci yaklaşımının temsilcili olan Ortodoks Kilisesi, tarihinde ilk farklı bir pozisyon aldı, hem de radikal bir şekilde. Bu,müzakere sürecindeki Kıbrıslıtürk şahin atarlanma geleneğinin bilindik repliklerinin tedavüle girmesi için vaat ettiği verimli zemini, diğer unsurların da etkisiyle ortadan kaldırmış oldu.

Müzakerecinin kişiliği ve yetkisi üzerinden bir tartışma gündemi icat edilmesi, müzakerecinin ‘Ortak Metin’de açık bir şekilde tarif edilen tanımlanmış otonom alanın ihmal edilmesine, önemsizleştirilmesine, itibarsızlaştırılmasına konsantre olunması,yukarıda tafsilatlı bir şekilde değindiğim hususlarla yakından alakalı gibi duruyor.

Biliyoruz ki gündem belirlemek, esasen konuşulacak konuları belirmek değil,
konuşulması istenmeyen konuları
değersizleştirmek demektir.

O halde, yeni müzakere süreci ile ilgili başka unsur ve kavramlar yerine sadece ve sadece müzakereci üzerinden yükseltilen kamusal tartışma gündemi nasıl okunabilir?

Yeni müzakere süreci ve potansiyellerinin, müzakereci üzerine konsantre olarak bir kamusal tartışma gündemi inşa eden ilgili çevre ve münhasır kolektiviteleri açısından bazı orta ve uzun vadeli hedefleri tehdit ettiği algısının şimdiden altını çizmekte yarar var.

Gündem belirleme çabası gündelik niyetler üzerinden değil, orta ve uzun vadeli stratejik yaklaşımlar üzerinden anlamlandırılabilir. Eğer ortada stratejik bir yaklaşım varsa elbette.