Tarımsal işgücü statüsünde Türkiye’den taşınan nüfusun bir kısmının neden Mağusa Sancaktarı marifetiyle alelacele, apar topar bir gecede gemilerle gerisin geri gönderildiği ve “Denktaş ile Bozkurt bir oturmada yüzer pulya yediği” efsanesi çözüldü. Elbette PARTY TIME beynelmilel araştırmacı habercilik global radyo programında!

Geriye Kalavaç Ovası’nda sabah namazında gezen kırmızı tulumlu adamların gizemi kaldı ki muhtar Ömer Meraklı, meselenin kritik niteliğinin barındırdığı hassasiyetler maksatları bakımından, konjonktür elverdiğinde ilk açıklamayı da bize yapacak, söz verdi. Koşullar olgunlaşıp uygunlaştığında halledeceğiz inşallah…
Hakkı Atun ve İsmail Bozkurt VIP konuğumuz oldu. Kalavaç ve Dipkarpaz Muhtarları ve CTP Lefkoşa’nın 12 numarası Ürün Solyalı da VIP ekibindeydiler. Oldukça keyifli, bol kahkahalı, nostaljinin dibi bir eser inşa ettik; hepimizin yüzü güldü.

Meseleleri teker teker ele alacağız bu eserimizde.

Ganimetkâr talep!
Hakkı Atun, eski seçimleri, eski seçim kampanyalarını ve siyasete girdiği günlerin seçim atmosferlerini öyle tatlı anlattı ki oy veresim geldi. Eski günler, eski seçimler pek bir tatlı geliyor eskiler anlatınca.

Seçim gezileri için Kalavaç’a doğru yola çıkan Hakkı Atun, Yeniceköy’den dönmeyip Çatoz’a devam etmiş. Anlamış ki yolu kaçırmış, lakin söylese köyün yerini bilmeyen aday olarak madara olacağından oy da alamayacak. Usulca Kalavaç’a dönmüş, kimseye çaktırmamış kaybolduğunu.

1974’ten hemen sonra tarımsal işgücü statüsünde Türkiye’den taşınan nüfusla ilgili neler anlattı neler. O dönem bir bürokrat olan Atun, Karadeniz’den getirilen ve şimdi rektörlük olan binada misafir edilenlerle tanışıp konuşmak için Mağusa’ya gitmiş. Aradan biri atılmış “Abi bizi Maraş’a yerleştirin, biz de size oy verelim” deyivermiş. Aday olmak ilk orada düşmüş olabilir Hakkı Atun’un aklına.

Atun İskân Bakanı. Karadeniz’den gelen o göçmeler, ısrarla kapalı Maraş’a yerleştirilmeyi istiyor. Atun, “Ganimetin kokusunu aldılar, ısrarları o yüzdendi” diyor. Uzun tartışmalardan sonra gerilim de yaşanmış. Mağusa Sancaktarı devreye girmiş, Maraş ısrarında direten gurup, bir gün ansızın gemilere bindirilip geri gönderilmiş Türkiye’ye. İçlerinden bazıları Maraş’ın açık bölgesine yerleştirilmiş. Olay kapanmış.

Hakkı Atun, “Üzüm üzüme baka baka kararır” diyerek, işimi gör oy vereyim anlayışının bu vesilelerle ithal edildiğinden kuşkulu.
“Bir gecede gemilere yüklenip geri gönderilme korkusu” ve dürtüsünün bilinçaltına nasıl bu kadar sağlam işlendiğinin bir işareti belirmişti zihnimde. Bu geçmiş denen şey o kadar boşuna bir şey değilmiş dedikleri gibi. Literatürdeki hatırlama, unutma ve bellek çalışmaları boru değil yani.

100 pulya yediler mi?
İsmail Bozkurt, Hakkı Atun’un tersine ömrü hayatı boyunca muhalif zeminde siyaset yapan bir isim. Onun da geçiş kampanya hatıraları vardı ve epey bir farklıydı Hakkı beyden.
Seçimlerde amatör bir ruhla nasıl çalıştıklarını, sloganları kimlerin nasıl çıkardıklarını anlattı bize. Kurulan seçim komitelerinin nasıl çalıştığını anlatan Bozkurt, profesyonel hizmet alımı diye bir ihtimalin olmadığını anlattı o günlerde.

TKP’ye Dr. Fazıl Küçük’ün bir dönem Denktaş ile açık kavgası nedeniyle açık destek verdiğini anlatan İsmail Bozkurt, kırmızı kapaklı seçim bildirgesinin basılmasından sonra ortalığın karıştığını anlattı. Dr. Küçük’ün seçimlere 10 gün kala aniden saf değiştirip “kızıl kitap” diye aleyhte propagandaya başladığını anlatan İsmail Bozkurt, müthiş bir ters dalganın esmeye başladığını lakin imkânların mahdut olduğunu ifade buyurdu. O zaman iletişim imkânları hayli sınırlı. Çok zorlanmışlar Moskof olmadıklarını izahta.

Gelelim pulya meselesine.

Rivayet odur ki Denktaş ile Bozkurt bir oturmada adam başı 100 pulya yutmuşlar. Bir şehir efsanesi olarak yıllardır dolaşıyor bu söylence. Sordum elbet. Cüsseler uygun olmasa cesaret edemezdim büyük ihtimal.

Yememişler. 1974 öncesi Boğaziçi’nde, sonraları Yeni Boğaziçi’nde masayı yılda bir kurarlar yiyip içerlermiş. “Bir oturmada 100 pulya yenir mi hiç?” diye soran Bozkurt’a “yasak zaten” dedim. Yasaklandığından bu yana hiç yememiş…

CTP’yi adapte etmek
CTP’nin Lefkoşa 12’nci sıra adayı Ürün Solyalı ile hoş bir muhabbet yaptık. 23 Haziran’da evlenmiş. Balayına gitmemişler seçim çalışmaları maksatları bakımından. Azarladım. Seçim biter bitmez bir tatilcik yapacakları sözünü aldım.

“Sen Bu Yolu Yürün Be Ürün” sloganı sosyal medyada CTP’li gençler arasında çok popüler. Seçimin kendine özel sloganı olan tek adayı yanılmıyorsam.
30 yaşındaki Solyalı’ya “Yaşın çok genç, biraz daha bekle diyen bıyıklılar olmadı mı” diye sordum. Çok politik bir cevap verdi. Anladığım kadarıyla olabilmiş de olabilir, olamamış da olabilir.

2002’deki “Çözüm kapıda, açık Avrupa kapıda tralalalalala” adlı seçim şarkısını dinledik partisinin. Babası o yıllarda Güzelyurt Belediye başkanlığına adaydı CTP’den. Şarkı başlar başlamaz, modunda başına gelecek soruyu tahmin etmekten mütevellit hafif bir gerilim yerleşti.

Konuyu anında “CTP’yi yeni sola adapte etmek” hedefine getirdi. E ben de o soruyu sormadım, centilmence davrandım.
Kalavaç Muhtarı’nın kırmızı tulumlu gizemli adamlar meselesi sonraya kaldı, yerim dar!