Barış ve demokrasi yanlılarının, AB üyeliğini sorun yaratan statükodan kurtulup sorun çözen bir dönemin başlangıcı olarak görenlere karşı, korkuya dayalı bir propaganda başladı, hızla devam ediyor.

“Devlet elden gidecek, devletsiz kalacaksınız” deniyor.

“Maaşlar bile ödenemeyecek” deniyor.

“Ceplerinde AB parası var” deniyor.

“Rumun azınlığı olacaksınız” deniyor.

“Egemenlik ortadan kalkacak” deniyor.

Hatta “işsizlik gelecek” deniyor.

Tüm bunları başta Cumhurbaşkanı Denktaş ve Serdar Denktaş ile Derviş Eroğlu söylüyor.

Sayın Denktaş’ın ceplerinde “AB parası var” iddiaları karşısında önce Cumhurbaşkanına bir mektup yazarak ekine de pantolonlarımın ceplerini iliştirmeyi düşündüm.

“Bakın bakalım nerede benim cebimdeki AB paraları” diye sorarak…

Eşim çok kızdı; “giyecek bir şeyin de kalmayacak” diye.

Eşine dostuna, danışmanına, oğluna kızına, hısım akrabasına Anadolu halkının, Türk insanının alın terinden gönderdiği paraları yıllarca dağıtanlar, şimdi barış ve demokrasi isteyenlere ceplerinde AB parası var diye ithamda bulunabiliyor.

Kimin cebinde kimin parasının olduğu ortada değil mi?

Maaşlar ödenemeyecek diye halka korku vermeye çalışanlar, utanmalıdır.

“Türk insanı göndersin, Anadolu insanının alın terini çarçur edelim”den başka bir ekonomik politikası olmayanlar, üretken bir ekonomiyi hayal bile edemiyor demek yılların alışkanlığı nedeniyle.

AB’ye girersek egemenlik ortadan kalkacak diyenler, Denktaş’ın Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan demecini okusunlar. Denktaş demişti ki yeni bir para birimine geçmemizi Türkiye kabul etmedi.

AB’ye girersek egemenlik ortadan kalkacak diyenler, Serdar Denktaş’ın “Egemenliğimizin bir kısmını Türkiye’ye devrettik” açıklamasını hatırlasınlar.

AB’ye girersek işsizlik gelecek diyenler, 13 kişilik münhale kaç kişinin başvurduğunu saysınlar.

AB’ye girersek Rumun azınlığı olacağız diyenler, Kıbrıs’ın güneyinde her sabah saat 5’ten itibaren pasaport kuyruğuna giren insanımızı saysınlar.

AB’ye girersek devlet elden gidecek diyenler, elden gidecek dedikleri devletin yurttaşının seyahat özgürlüğünü kısıtlama keyfiyetini hangi hukuk kuralına dayandırdığını düşünsünler. Elden gidecek dedikleri olgunun devlet mi, saltanat ve keyfiyet mi olduğunu sorsunlar.

Saysınlar sayabilirlerse, sorsunlar sorabilirlerse, düşünsünler düşünebilirlerse…

Nasıl olsa oldukça boş vakitleri olacak…