Hayırlısıyla geçen günlerde, dakikalar huzur ve neşe içindeki akışkan çikolata damlacıkları gibi köpürürken, gecenin geç vaktinde bilmediğim bir numara tarafından defaten aranmama rağmen, akışkanlığı kesintiye uğratmadım; köpükler köpürmeye devam etti.

Ne zaman ki “Ara. Halil Falyalı” mesajı aynı ısrarlı numaradan geldi bir durup düşünmenin faydalı olabileceği endişesine kapıldım. 18 yaşındaki whisky ile komut arasında tercih yapmak vaktiydi ki, whisky ve içindeki tek buz kazandı, aramadım; vakit çok geçti!

Derken sabah oldu. Güne erken başlamama niyetim günün ilk ışıklarına yenik düştü. Öten horozu merkezi ezan sesi takip etti. Değişik bir gün olacağı belliydi.

En baştan anlatayım tarihsel süreç içindeki bütünlük bozulmasın.

Levent Özadam Mesaj Kutusu’na Sayın Halil FALYALI, Bellapais’deki malikanenizde muhteşem bir törenle yeni yaşınızı kutlamışsınız. Kaynatanız ve Sayın Talat da sizi yalnız bırakmamış. Mutlu ve sağlıklı nice yaşlar temenni ederiz…” yazdı. Tarih 10 Kasım 2013 idi.

Günlerden pazardı. Okudum ve çok içerledim. Sayın Talat’ın bir gün sonraki yeni yaş kutlamalarıma katılmayacağı aklıma geldi, üzüldüm. Madem ki sevdiklerinin doğumgünü kutlamalarına katılma tabiyatı vardı, doğumgünüme katılmaması durumunda Aristo’ya göre beni sevmediği sonucu çıkacaktı. Buna izin vermemeliydim.

Talat’ın Twitter ve Facebook gibi, hem kullandığı hem eleştirdiği sosyal medya mecraları vesilesiyle, bu ihtimali bertaraf etmeliydim. Maksat Aristo’nun düz mantık anlayışının sınanması ve bir kez daha kazanmasıydı felsefi olarak.

Kendilerine şöyle yazdım:

“AÇIK DAVET! Eğer benim yarınki doğum günüme de gelmezseniz vallahi kalbim kırılır Mehmet Ali Talat”.

Kendileriyle tanışıklığımız uzun yıllar öncelere uzanır, kıvrımlı bir şekilde. Lakin bu yazının ana konusu değil, kıymetli okuyucularımın konsatrasyonunu gözetmek bir köşe yazarı olarak benim ehemmiyet verdiğim en önemli sorumluluklar sıralamasında en tepelerdedir çünkü.

Aradan az biraz geçtikten sonra, Talat’tan şu cevap geldi Twitter’dan:

“Yalan, hem de külliyen… Zaten doğum günlerine gitme adetim yoktur… Bu hususu konu yapan mesajı beğenene şaşarım”.

Allahtan Twitter’da ve Faceook’ta Özadam’ın mesajını favorilere ekleyip like yapmadım, yoksa Talat aklıma şaşmış olacaktı ki üzülürdüm buna. Karşılıksız bırakamazdın mention edildiğim bir tweeti:

“Madem adetiniz değil, gelmemenize kırılmadım. Yanıtınıza teşekkür ederim”.

İşte bunların ardından o meşum mesaj bipledi: “Ara. Halil Falyalı”.

Kendilerini tanımam bilmem. Kendileri de büyük ihtimal beni tanımaz bilmez. Öğleye doğru bilmediğim bir numara aradı. Huyum değil ama yanıt verdim. İlk sözü “Doğumgünüme gelmek istermişin” oldu. Anlamadım. Haili Falyalı imiş. Biraz konuştuk ki nezaketini öfkesine rağmen hiç bozmadı.

Özetle doğumgününe Talat’ı davet etmediğini, Talat’ın da doğumgününe gitmediğini söyledi.

O zaman, bir davet etmeyen ve bir de gitmeyenin olduğu bir doğumgünü partisi söz konusuydu.

Aristo mantığıyla düz bakarsak sonuçlar şunlardır:

  1. Talat, benim doğum günüme, Falyalı’nın doğumgününe gitmediği için gelmedi!
  2. Talat, doğum günlerine gitme adeti olmadığı için, Falyalı’nın doğum gününe gitmese de benimkine gelmeyecekti.
  3. Talat, hem benim hem Falyalı’nın doğum gününe gitmedi.
  4. Talat, torununun doğum gününe de gitmeyecek.
  5. Talat, Oya hanımın doğum sadece günü evde kutlandığı zaman katılır.
  6. Bu yazıyla Falyalı’nın “ara” emir kipine uyulmamış olmakla birlikte “yaz” talebine uyulmuştur.
  7. Felsefe tarihinde Aristo ilk kez Talat-Bizden-Falyalı üçlüsü için kesişme noktası olarak işe yaramıştır.

Bu temel yedi sonuca ilave tali sonuçlar da mevcuttur.

Eski cumhurbaşkanı eleştiri, espri, ironi ve “sense of humor” sahibidir. Bu nedenle kendinden eski cumhurbaşkanı ile ortak özellikleri var diyebiliriz.

Kendilerine sevgi ve selamalarımı iletir, çalışmalarında başarılar dilerim. Daha katılmayacağı o kadar doğum günü var ki, hiç kolay değil işleri…