Babam, “Oğlum herşeyi yap ama bu ÜTK’dan uzak dur” demişti. “İçki iç, çapkınlık yap, sigara iç ama politikaya bulaşma” demişti babam. Dinlemedim. 30’lu yaşlarımdayım ve 50’li yaşlarındaki babamla bugün hala birbirimizi affedebilmiş değiliz bu nasihatten ve nasihate ihanetten dolayı.

1989 yılında yükseköğrenim için İzmir’e gittiğimde babamın verdiği tek nasihat buydu: ÜTK’ya karışma, politikaya bulaşma. Dinlemedim. ÜTK politika yapıyor diye eleştirildi yıllarca. “Tartışın ama karar üretmeyin. Düşüncelerinizi kamuoyuna açıklamayın, karışmayın bu işlere. Büyükleriniz bilir” dendi hep. Dinlemedik.

Kıbrıs sorunu, burslar, uçak biletlerindeki öğrenci indirimleri ve toplum sorunlarıyla ilgili politika üretti ÜTK. Demediklerini bırakmadılar. Rumcu, hain, satılmış, kandırılmış dediler.

Tehdit de edildik, korkutulmaya da çalışıldık. Oysa tek istediğimiz bugünümüze ve geleceğimize yön verecek süreçlere müdahil olmaktı. Nasihatlere ihanet ettik.

Aradan yıllar geçti. Şimdi liseli gençler Kıbrıslıtürk sivil toplum tarihinde olmadıkları kadar politize oldu. Miting meydanlarına zeytin dalları ve pankartlarla yürüyorlar. Ağızlarında düdükleri, “uyanın” diyorlar. Ne iyi ediyorlar.

“Kandırılıyor bu çocuklar” deniyor. Evet, kandırıldılar: Büyükleriniz bilir, siz çocuksunuz diyerek kandırıldılar. En az büyükler kadar, liseli gençlerin, üniversiteli gençlerin de bugünlerine ve yarınlarına dair iki çift laf etme hakları var. Gelecek de bugün de onların. Orta yaşlılardan, yaşlılardan ve dinazorlardan daha uzun bir hayat var önlerinde. Elbette onlar da konuşacak. Konuşma hakları elbette doğal olarak onların. Değil mi ki daha uzun bir yol var önlerinde? Değil mi ki bugün alınacak kararlar, onları daha fazla etkileyecek?

Nasihate ihanet etmek, bir meziyet.

Gelecekleri kendi katkıları olmadan başkaları tarafından belirlenmesi durumunda gençlerin, demokrasiyi yaşaması ve yaşatması gerekir demeye kmin yüzü olur?

Gençler, politikaya bulaşmama nasihatlerine ihanet ederse ne mi olur?

Bu nasihatleri edenlerle çatışmazlar, sadece tartışırlar ve tartışmaya başladıkları anda demokrasinin antik çağlara ait bir ideal olmadığını öğrenirler. Öğrenmek ayıp mı?