Facebook’ta bir müddettir, akşam 5’te “Kıbrıs’ta barış engellenemez” yazılıyor. Bu modayı Ulaş Barış başlattı, her geçen gün yayılıyor. Ben hiç yazmadım.

Hareketin başladığı ilk gün “Kıbrıs’ta barış engellenebilir, dikkatli olmak lâzım” yazdım. Başka da bir şey yazmadım.

Eski zamanlarda Kıbrıs’ta barışı kendiliğinden olacak, mutlaka olacak, aniden olacak, hooop diye olacak, biz bir şey yapmasak da olacak, diğer taraf istemese de olacak, kim ne derse desin olacakMIŞ GİBİ yaptığımız, düşündüğümüz, yaşadığımız, hareket ettiğimiz, hissettiğimiz günleri anımsadım. Hataydı.

Bu fiktif bir gerçeklik olan ideoloji meselelerini düşünenler, yazıp çizenler mutabıktırlar:

İdeolojik olan doğal gelendir, genel kabul görendir, sorgulanmayandır, hâkimiyet ve hegemonyasını tesis edendir.

Bir meseleyi ideolojikleştirmek demek, o meselenin kaçınılmaz ve doğal olduğunun kabulünü sağlamak demektir. Neden-sonuç ilişkisini imha ederek, ezelden beridir o meselenin öyle olageldiğini öne sürmek, aslında o meselenin ebediyete kadar öyle süregitmesini örtülü olarak söylemek de demektir.Bunu böyle yapanlar, işine öyle gelenler değilse, pek bir garip, pek bir mürdüm eriğidirler; onlar için yapılabilecek pek bir şey yoktur…

Materyalist abilerle ablalar, tarihsicilik ve tarihselcilik falan da derler ki bunlar oldukça karmaşık mevzular, bir köşe yazarını aşar malumunuz olduğu üzere…Mesela Marksçılar, Gramşiciler, Althusserciler falan… Stalinistler, Leninciler, Troçkiciler, Dikişli Kimlikçiler, Özneciler, yapısalcılar, yapıbozumcular, post yapısalcılar başta olmak üzere, köşe dışı yazarlar meseleyi etraflıca ele alan çok şeyler yazdılar.

Doğallaştırılan durumlar, insan müdahalesinin de anlamsızlaştığı alanlar olarak kurulur. İktidar ilişkilerini görünmez, sorgulanmaz, dokunulmaz kıldınız mı, iktidar çarkları çalışmaya devam eder. Buna “statüko” veya “sürerdurum” da diyenler var.

Aklın, yaratıcılığın, eleştirinin, farklı bakışların hazmı, ideolojiciler, statükocular ve sürerdurumcular için çok zor olur. Bu kimyasal ve fiziksel testlere tabi tutulabileceği gibi bakılarak da görülebilecek bir haldir.

Salam dilimciler
Nur içinde yatsın Denktaş hep derdi bir zamanlar: “Salam politikası uyguluyorlar” diye. Müthiş kankiRum-Yunan ikilisi vardı o devirlerde, bir de onların içeride ve dışarıdaki işbirlikçileri elbette… Hatırladınız değil mi?

Ne zaman bütünlüklü çözüm dışında ara adımlar, güven yaratıcı önlemler adlı fikirler, iki toplumlu yakınlaşma etkinlikleri  gündeme gelse “salam politikası uyguluyorlar” der Kıbrıs’taki Türk haklarının dilim dilim doğranmak istendiğini söylerdi. Kimliğimiz, varlığımız, devletimiz, egemenliğimiz topyekûn tehdit altındaydı o hallerde kendilerine göre… İçimizden bazı parçaları kopara kopara bizi, hepimizi, her şeyimizi yok edeceklerdi. Durum kritikti…

Gali Fikirler Dizisi (Set Of Ideas çok güzel bir ses yapısına sahip bir söz dizimidir) vardı. Buros Butros Gali vardı. Yanlış hatırlıyor olabilirim ancak bu salam politikası o dönemlerde moda olmuş olabilir “Kıbrıs ülkesi”nde. O zaman çok gençtim, hafif hatırlıyorum meseleyi, büyüklerimiz daha iyi bilecek.

Bütünlüklü çözüm?
“Kıbrıs’ta barış engellenemezciler”in tümü, bütünlüklü çözümcüler olsa, işimiz düz direkt zurnaydı.

Mesela kapılar açılmaz, seyahat ve dolaşım meselesi bütünlüklü çözümün bir parçası olarak hala, halen, hala daha, hep, her zaman görüşülmeye, teknik komitelere havale edilip liderler tarafından zaman zaman ifade edilmeye devam edilen bir mesele olarak dolapta, raflarda, masada, sehpada dururdu kesin.

İki toplum resmi kara propaganda hâkimiyetinde gül gibi yaşar, Kıbrıslıtürkler kaçak Anglia ve 31 içer, torpilliyse telleri geçip çalışarak güzel para kazanır, Kıbrıslırumlar evlerinin fotoğraf ve videolarını çekmeleri için birilerine sağlam paralar öder, evlerine geri dönecekleri ve ocakta kalan yemeğin altını 40 yıl sonra söndürüp, ellerini yıkayıp sofraya oturacaklarının hayalini kurmaya devam ederlerdi…

Hakikatle ilişkisi olmayan ilişkiler hâkimiyetinde, alprazolam etken maddesi tadında gül gibi günler yaşar dururduk bulutların 7 kat üstünde.

Vücut bütünlüğü,aile bütünlüğü ile bütünlüklü çözüm arasında keskin, kastı bir ilişki var zannedip, ilk ikisinin ehemmiyetinden otlananlar açısından, ziyadesiyle üzgünüm: Yok bir ilgileri!

“Çözümcü olsun, çamurdan olsun” sözünü pek bir severim. “Bütünlüklü olsun, güzel olsun” deyişi pek bir tatlıdır. “Ya hep, ya hiç” pek bir kumarbaz ruhudur, saygı duyar, sıcak yaklaşırım. “Ya herru, ya merru” da güzel bir söz dizesidir.“Parçala Behçet” çok sıkı bir Türk sineması repliğidir.

Haylaz Nuri
Nuri Alço’nun gazoza hap atıp yaramazlık yaptığı dönemler çok eskide kaldı sanıyordum. Aile büyüğümüz Google soruma şu yanıtı verdi:

 Akşehirdeki film festivali panelinde, bir erkek seyircinin “Akşehir’de gazozlu film çekmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuyla karşılaştı. Esprili cevap veren ve gazozlu bir film çekmeyi kabul eden Alço, yanındaki yönetmenlerin “Gazozu da o içsin” uyarısı ardından “Tabii gazozu da o içmek şartıyla. Bugüne kadar hep bayanlara içirdik, ama bir de bakalımAkşehir‘de bunu deneyelim. En son” dedi.

Maraş bütünlüklü çözümün parçasıdır, eyvallah. Peki bu yaklaşım, hangi düşünce sistematiğinin praksisidir?

Cevap direkt gazoz ile alakalı olduğundan ben bilmez, Nuri Alço bilir!

Ah Nuri Alço, hani en son Akşehir’de deneyecektin? Kandırdın yine haylaz!

Ben de pek memnun değilim lakin, hayat çok gerçek…