Ne zaman başlar, ne zaman biter belli değildir.

Ne bir evetle başlar, ne de bir hayırla biter çoğu zaman.

Nasıl başladığını da anlayamazsınız, nasıl bittiğini de genellikle: Birden başlayıvermiştir ve aniden bitivermiştir.

İş işten geçtikten sonra düşer zihninize ne olup bittiği.

Masalların başlangıcı gibi bir vardır, bir yoktur.

Kapıldığınız bir serüvene, kendinizi hangi an kaptırdığınızı bilemediğiniz gibi, o serüvenden ne zaman koptuğunuzu da kestiremezsiniz.

Geriye dönüp baktığınızda anlarsınız bitişleri, bitiş anlarını.

Durduğumuz yerden, içindeyken idrak edemeyiz bitişleri.

Öfke sellerine kapılıp, coşku denizlerinde yüzerken halimizi bir biz bilemeyiz; kaptırır gideriz.

Olmayacak işler müdavimi, başlamayan filmler izleyicisi, ölü doğan ruhlar güzellemecisiyiz.

Düştüğümüz yolun gittiği yer yoktur; gittiğimiz yolun bizim dışımızda varacağı bir yer de.

Her yolun sonunda olan biziz, bulunacak olan da biziz, yitirilecek olan da.

Narsizmin doruğundaki iç güveyisi hallerimiz, en son “hayır” ile kendine gelir.

Tasını tarağını toplar, eyvallah der:

Kendine döner.

Son hayır, olmayan ilk evetten evladır.