Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Derviş Eroğlu İngilizce bilmiyor diye, başına gelmeyen kalmamıştı.

 

Denktaş’ın televizyon reklamlarında BM Genel Kurulu’nda yıllar önce yaptığı İngilizce konuşmayı dinlemekten gına gelmişti hepimize.

 

Gerçi Eroğlu da, seçim malzemesi olarak kalın ciltli İngilizce kitaplara dirsek dayayarak poz vermişti ama, yine de İngilizce bilmiyor diye “Bu adamdan görüşmeci olmaz” düşüncesinin etkisi zayıflamamıştı.

 

Denktaş, seçimden hemen sonra Kıbrıs sorununu çözmeyi bile vaad etmişti bize. “O yüzden” demişti, “Bu seçim sıradan bir cumhurbaşkanlığı seçimi değil. Kıbrıs sorununu çözecek anlaşmaya imza atacak toplum liderinin seçileceği bir oylama”. Denktaş’ın mantığıyla seçilenin sıradan olmayan bir statüye -toplum liderliğine- gelecek olması nedeniyle, seçimler de sıradan bir seçim değildi.

 

Kaç yıl geçti bir çırpıda? Şimdi yine sıradan olmayan bir seçim var 14 Aralık’ta.

 

Şimdi, Denktaş ve Eroğlu’ndan sonra yeni toplum liderimiz ve görüşmecimiz olmaya açık açık aday olan biri daha var artık. Hatta adaylığı geçelim, yeni lider ve görüşmeci olduğunu iddia eden biri var: Talat.

 

Hemen herkes bu seçimlerin sıradan bir seçim olmadığında hemfikir. Kıbrıslıtürkler’in 20. yüzyılda mı kalacağı, 21. yüzyıla mı taşınacağının referandumu olduğu söyleniyor 14 Aralık seçimlerinin.

 

Kıbrıslıtürkler’in yeri 21. yüzyıldır diyenler, bir protokol imzalayıp halkın çoğunluğunun desteğinin alınması durumunda Kıbrıs sorununu çözmek için bir görüşmeci heyet oluşturacaklarını beyan ettiler. Ama şimdi, Denktaş ve Eroğlu’ndan sonra yeni toplum liderimiz ve görüşmecimiz olmaya aday biri daha var artık: Talat.

 

Bu mübarek Ramazan ayında hep birlikte, Yüce Rabbimizden 3 parti arasında yapılan ve altında imzası olmasına rağmen bu protokolü bile es geçip kendi kendini Kıbrıslı Türkler’in yeni lideri ve görüşmecisi ilan eden, seçilirse Papadopulos’un görüşme masasından kaçacağını söyleyip içimize serin sular serpen Talat’a hayırlı görüşmecilikler ve en az 40 yıllık liderlik niyaz edelim..

 

Hürriyet Gazetesi yazarlarından Tufan Türenç’in 20 Ekim’de yayınlanan “Hükümetin Kıbrıs’taki politikası: Kaçak güreş” başlıklı yazısından bir alıntı:

 

“Ancak Mehmet Ali Talat’ın tek endişesi AKP iktidarının kendisini masada yalnız bırakması.

‘‘Ben masaya oturduğumda Türkiye’nin yanımda olması gerekir. Ama AKP’den böyle bir yaklaşım şu ana kadar göremedim. Onun için masada yanıma bir Türk yetkilinin oturmasını isteyeceğim’’ diyor.

(…) Talat da bunun farkında, ‘‘Çözüm için bazı ödünler vermemiz gerekecek. O nedenle Türkiye yanımda olmalı, hükümet de elini taşın altına sokmalı’’ diyor.”

 

Umarım Talat’ın görüşmeci heyete Türkiye temsilcisinin de dahil olması konusundaki tavrı AKP hükümeti tarafından da onay görür ve Mümtaz Soysal gibi tecrübeli bir danışman da görüşmelere dahil olur; yeni toplum liderini tecrübelerinden yararlandırır.

 

Yeni Kıbrıs kurulurken, eski anlayışın yeni bir şekilde devam edeceğini bilmek, içimizi rahatlatıyor (!): Değişen birşey olacak mı, diye sormak kaydıyla elbette.