Seçimlerin hemen öncesinde yapılan hareketler, sonuçları etkiliyor galiba. Amerika’daki başkanlık seçimlerinin son dönemecindeki başkan adaylarının canlı yayındaki o karşılıklı atışma programları ile ilgili araştırmalar var. Ayrıntıların belirleyici olabildiğini, beden dilini, ifadeleri falan araştırıyorlar sürekli.

Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çıkan kitapta “KKTC ilan edildiğinde ağladım” demeseydi Mehmet Ali Talat seçimi kazanır mıydı? İrsen Küçük, seçime 5 kala saçları boyamasa, sandıkta kalır mıydı? Her ikisi ile de ilgili bilimsel ve güvenilir verilerimiz yok ortada.

Eski cumhurbaşkanlarından Mehmet Ali Talat’ı uzun bir süreden sonra 45 dakika kadar izledim canlı yayında.Fark ettim ki özlemişim…

Program başlar başlamaz Twitter’den iki soru gönderdim: Afiyetteler mi inşallah? Toruncuğa zaman ayırabiliyorlar mı? Sağolsun Aysu Basri Akter hanımefendi de sordular. Mehmet Ali Talat beyler afiyetteymişler. Daha da önemlisi, toruna zaman ayırabiliyorlarmış. İkinci cevap beni fevkalade mutlu etti…

Ardından diğer meseleleri anlattı Mehmet Ali Talat. 2015’te cumhurbaşkanlığına yeniden aday olup olmayacağını, CTP’nin tavrının önemini, UBP ile koalisyon kurulmasının ehemmiyetini, BM’nin neden taraflı davrandığını, son yangınla ilgili gelişmeleri, Facebook’ta parti meselelerini tartışanlara ne yapılmasını istediğini detaylarıyla izah etti. Lakin en önemli nokta, torununa zaman ayıran bir dede olmasıydı bence. Son derece önemli bir mesele. Hatta bir dede için torun daha da önemlidir.

Programı sonuna kadar izledim. Torununa zaman ayırmasından daha çarpıcı bir ifadeye denk gelmedim, epey de aklım karıştı.

Esas meseleler…
Akşam saatlerin Genel Yayın Yönetmenimiz ile makamında bir saati aşkın muhabbet etme şerefine nail oldum. Diğer isimleri nezaket kuralları gereği açıklamayacağım. Sohbetin içeriği ile ilgili bilgi de vermeyeceğim. Gerçi ilerleyen yazılarımda “Kavanoz Sıkıntısı”nı açık edebilirim.

Ardından eve geçtim. Gerekli görüşmeleri yapıp yer bildirimde bulunduktan sonra, enfes ton balıklı sandüçcükler hazırladım. Ekmek dilimlerinin kenarlarını aldım. Birkaç gündür beslenmeme dikkat edemiyorum. Midemde hafif bir yanma var. Sağ alt çenedeki müzmin diş sorunu tekrarladı. Antibiyotikten mütevellit, 1BüyükVar! eylemlerinin de hiç tadı tuzu kalmadı. Malumunuz rivayet muhtelif o hususta…

Yine de bol köpüklü soğuk birkaç yudum aldım. Tam yazıya başlayacaktım CTP Parti Meclisi toplantısının başladığını öğrendim. Facebook Twitter derken konsantrasyon dağıldı. Kalktım… Bir müddettir ihmal ettiğim bahçe işlerine daldım.

Pazar gün uğradığım kırmızı plastik tabure sabotajının etkisi nüksetti. Yer yer morlukların olduğu sırtım, feci şekilde ağrıyordu. Çimlere uzandım sırtüstü bir müddet. İyi geldi. Bu arada çeşme açık, lastikten akan su şelale etkisi yaptı, ruhum dinlendi. Yan komşu kendinden aşırdığım tutku meyvesini kendi malıymış gibi sulama nezaketini gösterdi. İşimi epey bir kolaylaştırdı.

Midemdeki yanma hissi artıyordu. Bol su içerek tedbir almaya gayret ettim, lakin dinmedi.

Geç saat anacığım aradı. Kolokas musakkası yapmış fırında, bekliyor beni o saatte hala. “E haberim yok” dedim. Laf arasında canım çekti demişim bir gün önce, o da hemencecik pişirmiş. Kolokas musakkasını kaçırıp sandüçcükler talim ettiğime mi yanayım, Foursqaure’da yaptığım yer bildirimini takip eden annemin “yakınlarda gelir o zaman” diye düşünmesine mi yanayım, bilemedim…

Hayat giderek karmaşıklaşıyordu. Kalkıp çeşmeyi kapattım. Cevizin laganisi birkaç kez dolup dolup taşmıştı… Ekşi ağacına kadar gitmeyi gözüm kesmedi, onu sabaha bıraktım.

Hafif bir serinlik başlamıştı bu esnada. Masanın ölçüsünü alıp Ankara’ya bildirdim. En boy detaylarını izahı ihmal de etmedim. Gereği yapılacak!

Tam iki büklüm yazı yazmaktan duyduğum acıya dayanma eşiğime geldiğim anda CTP PM’nin kararını öğrendim: Öncelik DP-UG’nin. Aklıma sonralık sırası kimde diye geldi. Çok acı çekiyordum. Düşünmeyi bırakıp yukarıya çıktım. İşbu satırları yazarken Mehmet Ali Talat’ın torununa “yeteri kadar” zaman ayırıp ayırmadığı endişesi bir karabasan gibi üstüme çöktü. Hayırlısı, inşallah kâbus görmem uykuda; çünkü uyanıkken epey gördüm gün boyunca…

Allah rahatlık versin…