“Hade baylar, size güle güle” diye başlamalıyım, biliyorum.

Sonra, “Bu son deminiz, vakit çok geç” diye devam etmeliyim. Biliyorum, seçime bir hafta kala “Hade baylar, size güle güle” demeliyim. Öyle başlamalıyım yazıya.

UBP’nin hırçınlığından söz etmeliyim mesela, Derviş beyin oturaklı devlet adamı suskunluğunun kaynağına inmeliyim. Biliyorum, “Bu son deminiz, vakit çok geç” diye devam etmeliyim.

Serdar’ın akıl hocalarının maceralarını yazmalıyım. Serdar’ın, yalanı nedeniyle kovulduğu yerden “Seviyesi bana uymadığından ayrıldığım yer” diye söz eden adamlarını yazmalıyım. Biliyorum, “Bu son deminiz, vakit çok geç” diye devam etmeliyim

Denktaş’ın DP için “Birbirlerine güvenmeyen arkadaşların dağınık partisi” diye bahsettiği haberi hatırlatmalıyım. Biliyorum.

“Bu son deminiz, vakit çok geç” diye devam etmeliyim.

Denktaş’ın “UBP para ile oy satın aldı” açıklamalarını yazmalıyım bu yazıda. Biliyorum. “Bu son deminiz, vakit çok geç” diye devam etmeliyim.

“Hade baylar, size güle güle” diye başlamalıyım, biliyorum.

Hem UBP’nin balıkları ile Yorgocuk reklamları da var, değil mi? Onlardan da söz etmeliyim ve Derviş beyin AB için yazdığı kriterleri sıralamalıyım. Hani şu AB KKTC’ye girmek isterse uygulaması gereken kriterleri: “Derviş Şartları”nın neler olduğunu madde madde, bircik bircik sıralamalıyım. Biliyorum.

Annan Planı’nı ilk edinip okuduğunda, evine geri dönüp bir televizyon ekibinin çekim arasında eşine “Bu plan, derhal imzalanmalı” dedikten 1 ay sonra Annan Planı’nı Türkün ölüm fermanı ilan eden adamın öyküsünü yazmalıyım. Biliyorum.

Hepsi, şimdiden boş geliyor bana.

Gidenin arkasından konuşmak, Türk evlâdına yakışır mı?