Kaç kadın var hayatımızda; kaç adam var hayatlarında?

Kaçı benzer bir diğerine?

Kaçına camdan kuleler yapıp yerleştirdik zirvelere ve kaçını çıkarıp attık hayatımızdan?

Gitmez kalıcıdır diye yapılan camdan kulelerin kırıkları kaç yerimizden yaraladı bizi, kaç defa?

Geride bıraktıkları mı ağır geldi gidenlerin, götürdükleri mi beraberlerinde?

Hangisi daha çok yer kapladı geleceğimizde? Bunun muhasebesini kaç kez yapabildik?

Sınırsız bir kaygısızlıkla kayıtsız kalıp kaç kez izledik gidenlerin gidişini, elimizi uzatmadan, ağzımızı açmadan, gözümüzü kırpmadan?

Nasıl olsa dönüp gelir yanılgısıyla bir gurur resmi geçit töreni sandık defalarca kopuşları, ayrılışları; oysa ki bal gibi biliyorduk her seferinde gidenin bıraktığı boşluğu doldurmaya namzetler çok yakındı…

Yakın olanlar aslında hep olanlar ve hep gidecek olanlardı halbuki.

Sonu gelmez bir döngü…

Bilemediğimiz yanları, bildiğimiz taraflarına kaç basar kadınların? Ya adamların?

Kaç gizli kalmış köşebucakları vardır hayatların, asla açılmayan kapıların ardında?

Başkalarıyla yaşananlar, yaşanmakta olanlar, yaşanması muhtemelleri bilebilsek, sindirebilir miyiz o kadınlara hayatımızda yer açmayı?

Kaldırabilir miyiz?

Görmezden gelme, bilmeme oyununa kaptırmasak kendimizi halimiz ne olur, bilen var mı?

Kadınlar ve adamlar siyasete benzer mi hiç?

Siyasetin gidenleri, siyasetin kalanları, siyasetin camdan kuleleri, cam kırıkları, yaraları-bereleri, sıyrıklarla kesikleri benzer mi gitmez kalıcıdır diye camdan kulelere yerleştirilen adamlarla kadınların püf diye kayboluşunun şıngırtısıyla üstümüze üşüşen cam kırıklarına, kesiklerine, çiziklerine?

İyisi mi yanıtsız sorular kabarık listesine dahil etmeli bu soruları; ne olur, ne olmaz!.