19 Nisan Pazar akşamı saat 21:00’den itibaren bu ülkede yine birlikte yaşamaya, birbirimizin yüzüne bakmaya, selam vermeye devam edeceğiz.

Sayın Siber ve Sayın Akıncı destekçileri arasında maalesef, bunu unutmuş gibi yaparak “seçim propagandasıdır, ne yapsan yeridir” aymazlığıyla davrananlar var.

Birbirine açık ve örtük, kişisel garezleri ve geleneksel siyasi duruşları nedeniyle yakışıksız, çirkin operasyonlar düzenlemeye tenezzül edenler var.

Çok daha da vahimi, Akıncı’yı karalamayı resmi seçim stratejisinin çamura bulanmış kirli paralel bacağı yapanlar da var.

Aynı vehamet seviyesinde ikinci vaka, Siber’i karalamayı, sonuna doğru yaklaştıkları siyasi hayatlarının son fırsatı kabul edip, yılların CTP hazımsızlığını hesaplaşma günü olarak görüp insafsızca girişenler var.

Her iki gurup da 19 Nisan’dan sonra da bu ülkede yine birlikte yaşamaya, birbirimizin yüzüne bakmaya, selam vermeye devam edeceğimizi unutmuş gibi yapıyor.

Tabanın motivasyon ve inancını yeterli seviyede bulmayanların, çıkışı geleneksel Akıncı nefreti üzerinden toparlanmada araması sadece 19 Nisan için değil, siyasi gelecekleri için de saçma.

Siber’in siyasi duruşundan ziyade adayı olduğu partiye duyduğu geleneksel öfkeyi kusmak için aşağılayıcı saldırılarda bulunanlar öfkelerini kusarken hayatlarının önemli bir bölümünü adadıkları ideallerini kirletiyorlar.

Kayıkçı kavgası
“Önce onlar başlattı” diyerek işin içinden kimse çıkamaz, bu utançtan kurtulamaz. Bu utanç, aynı siyasi idealler ve köklerden beslenenlerin kendi köklerine ihanetinin utancıdır.

İnsanların eleştirileri olabilir, olmalıdır. İnsanlar zaman zaman kantarın topunu kaçırabilir. İnsanlar kalp kırabilir.

Bir siyasi partinin önderleri, yöneticileri, kampanya sorumlularının kantarın topunu kaçırması ile diğerleri arasında dağlar kadar fark vardır.

“Hafıza tazeleme” gereğini bir parti üst yöneticisi gerekli görüp, 20 sene, 30 sene evveline gidip cımbızla seçtiği işine gelen meseleleri abartıp yazar ve konuşursa, partiliye de yol gösterir. “Karala” yolununu doğru yol olarak takdim eder.

Bir partinin sembol isimlerinden birkaçı çıkıp ağzını bozarsa, ona saygı ve sevgi duyanlara “karala” yolunu doğru yol olarak takdim eder.

Bir genel başkan ve bir milletvekili çıkıp yüce gönüllülük göstererek “Adayımıza güveniyoruz ama bizim adayımız ikinci tura kalmazsa Akıncı’yı destekleyeceğiz” diyebiliyorsa bu ayakta alkışlanır. Bir diğer parti “2010 yılında ‘Çözüme kanat gerdik, barışa omuz verdik’ diyerek yaptığımızı yine yaparız, bu fıtratımızda var” diyebiliyorsa bu ayakta alkışlanır.

Bu ikisi dışında organize işler, ne yapana yarar ne uğruna karalamayı maharet saydığı adayına. Başka hesapların sofrasının ara sıcağı olur sadece.

Bütün olup biten gözlerimizin önünde gerçekleşiyor. Önce kim başlattı, kim daha çok yanlış yaptı diyerek tartışmanın anlamı yok. Birilerinin yüksek perdeden buna bir “dur” demesinin vaktidir.

Bu kim olur?

Beyaz atlı bir prens beklemenin alemi yok, o masallarda olur.

Her seçmen bu yakışıksız algı oyunlarına yüksek perdeden bir “dur” çekebilecek kadar görebiliyor olup biteni.

Seçmenden önce sayın Akıncı ve sayın Siber “dur” der mi bu rezalete?

Her şartta güvenilir, eski tabiriyle lâyetezelzel olduğunu bir kez daha kanıtlamanın yolu her iki aday için de bu rezalete “dur” demekten geçiyor.(16 Mart 2015, Havadis)