Zülfü Livaneli’nin sadece “Gün olur alır başımı giderim”ini severim, başka da bir şeyini sevmem. Bir Orhan Veli şiiridir sözleri:
“Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!…
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi…”
Giriş tam da böyle duygu yüklü köşe yazarı kıvamında oldu. Neredeyse her birinin sonunda üç nokta olan kısa kısa cümlecikler, hislenmeler falan… Şiirler, şarkılar, çalıntı özlü sözler… Yok, devam edemeyeceğim bu işkenceye!
Biz öze dönelim, yelkovan kuşlarına.
Yelkovan kuşlarının birçok hususiyeti vardır lakin en mühimi, yön bulma kabiliyetlerinin gücüdür. Yönünü her durumda kendi belirleyen, dış müdahalelerle belirlemesini kabul etmeyen bir kuş içgüdüsü işte.
Kutsal bilgi kaynağı Wikipedia’ya göre, her yerde yaşayabilen bu kuşlar uçsuz bucaksız okyanuslar üzerinden uçarak yuvalarını şaşırmadan bulurlar.
Tekeşlidirler. Tek bir yumurta doğururlar. 50 gün içinde yumurta açılıyor. Yavru 12-14 hafta anne ve baba tarafından yuvada beslenir. Sonra yalnızlığa terk edilir. Yürüyemeyecek kadar irileşen yavru, bir hafta zarfında zayıflayarak yuvadan ayrılır. Anne ve babasının uçtuğu yöne doğru uçmaya başlar. 3-4 yıl sonra içgüdüsü ile doğduğu yere döner.
Yine kutsal bilgi kaynağına göre, üreme dönemleri dışında karaya uğramayan bu arkadaşlardan deney için alınan ikisinden biri Venedik’te, diğeri Boston’da serbest bırakılmış. İlki, 1300 km’lik yolu iki haftada aşarak yuvasına ulaşmış. İkincisi ise 500 km’yi 12,5 günde alarak yuvasını bulmuş. Yelkovan kuşları göçmen kuşlarıdır. Kuluçka zamanı haricinde daima denizde yaşarlar.
Meziyetin özü şudur: Alıp bilmediği bir yere bırakıyorsunuz, ortam güzel deyip, eyvallah çekerek ömür tüketmiyor. Yuvasını buluyor!
İnsan yuvası, kuş yuvası
Sözlüklere göre yuva, kuşların ve bazı hayvanların barınak olarak kullandıkları yerlerdir. Buralar yumurtlamak, yavrulamak, yavrularını büyütmek için kullanılır.
Kuş aklıyla bakarsak yuva doğulan, yavrulanan yerdir. Büyük ihtimal güvenli olan yer demektir.
İnsanın yuvası neresidir peki? Peki ya insan aklıyla bakarsak, yuva neresidir?
Bu meseleyi biraz düşündüm. Düşünme eylemim esnasında bir yelkovan kuşuna denk geldim. Peşine takıldım karakteristiği zaman zaman başıma kadar mavi, zaman zaman başıma kadar güneş olan adalar arası bir seyahate çıktım.
Bu peşine takıldığım yelkovan kuşu ile tanışıklığımız çok eski devirlerden, kadim… Kendilerini 41 yıldır tanıyorum. Genelde arıza bir karakterdir. Zaman zaman deli olduğu da düşünülür. Dilinden dökülen yüreğinden ve aklından geçenin tıpkısının aynıdır. Seveni az ve özdür. Bir büyüğünün kendilerine zamanında ifade buyurduğu üzere, “burnu düşse eğilip almaz” dedikleri kıl tiplerdendir. Lafın tamamının deliye söylenmesi gerektiğini düşünür, tamamını beklemez. Enteresan bir tiplemedir. Bu aralar onunla takılmaya karar verdim.
Bir de antilop var
Orhan Veli yüzünden yelkovan kuşları meselesini araştırırken, alakasız gibi görünen bir de antilop meselesine baktım. Haberin başlığı şöyle: Antiloplar aptal mıdır?
İnternette birçok sitede aynı başlıkla yer alan habere göre, bir çitanın saldırısına uğrayan antilop çitadan daha hızlı koşamadığından yere yığılıyor. Çita alt ettiği avıyla ilgilenmeye başlıyor. O sırada bir sırtlan çitanın avına göz koyuyor. Çita ve sırtlan arasında bir gerginlik yaşanıyor. Ama sırtlan çitayı korkutarak uzaklaştırmayı başarıyor. Ölü numarası yaparak yerde hareketsiz yatan antilop ise sırtlanın bir anlık dalgınlığından yararlanıyor ve birden ayağa fırlıyor, ne çitaya ne antiloba yem oluyor.
İşin en güzel tarafı nesli tükendi diye bilinen Kıbrıs antilobu (Antilobusa Cypria) Karpaz Milli Parkı’nda yıllar sonra ilk kez görülmüş. Tuğberk Emirzade’nin fotoğrafladığı Kıbrıs Antilobunun en iyi arkadaşı bir yelkovan kuşu mudur dersiniz?