Rahmetli Dr. Küçük hayatteyken bile yok yere bu kadarını çekmedi.
Dr. Fazıl Küçük, hayattayken bile bu kadar hoyratça tartışmalara konu olmamıştı.
Ne İngiliz destekçileriyle girdiği Evkaf kavgasında, ne Denktaş ile yaptıkları iktidar kavgasında, ne de 1974 sonrası Türkiye’nin Kıbrıs’taki nüfus politikalarına yönelttiği ağır eleştiriler Dr. Fazıl Küçük adını Türkiye ve Kıbrıs gündemine malum “stratejik dizi” ve bir meczubun “ateistti, geberdi gitti” deyişinin ardından Ercan Havaalanı’na adının verileceğinin Tatar tarafından müjdelenmesi sebebiyle olduğu kadar hoyratça taşınmamıştı.
Kısaca hatırlayalım.
TRT Genel Müdürü’nün “stratejik bir dizi” diye takdim ettiği ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ dizi filmi önce yüzyılın salgın hastalığına karşı alınan önlemleri yok sayan iltimaslı çekim süreci ile konuşuldu. Ülkeye giriş, sokağa çıkma düzenlemelerinin özel izinlerle yok sayılarak büyük ekiplerle girişilen çekimler sağlık perspektifinden eleştirildi. Cevap “Rum seviciler, Rum zalimliğinin hatırlanmasından niye rahatsız oluyorsunuz ki hainler sizi” oldu. Ortada Kıbrıslı Türklerin yakın tarihi ile ilgili büyük bir prodüksiyon vardı, herkes ‘tarihsel gerçekleri’ öğrenecekti, kimse bundan kaçamazdı!
MECZUBUN GAZI
İlk kırılma noktası, ilkel bir Kıbrıs geleneği olarak nefret suçu işlendiği anda, hainlik etketlemesi ile oldu. Hepi topu 10 kişi, farklı başlıklı kağıtlara yazdıkları bildirilerle 40’ı aşkın kurum kuruluş maskesi arkasına saklanarak yıllardır sevdikleri adetleri ışığında gövde gösterisi yaptı.
İlk bölümün yayınlanmasından önce reklam panoları dizi afişleri ile doldu. Rauf Denktaş vardı, Dr. Küçük yoktu. İlk bölümün vizyona girmesi ile ortalık iyice karıştı. Söylenen onca şey arasından dikkatleri çeken Dr. Küçük Vakfı adına Dr. Küçük’ün oğlu Mehmet Küçük’ün babasının yok sayılarak saygısızlığa maruz bırakıldıklarını dile getirmesi oldu. İkinci kırılma noktası oğul Küçük’ün bu sözleri oldu.
Tam bu konuşulmaya başlandığında, Türkiye’den bir meczub “Dr. Küçük ateisitin tekiydi, geberdi gitti” dedi. Şahıs, Türkiye’den Kıbrıs’a gönderilen müftünün yobaz olduğunu söyleyerek geri gönderilmesini sağlayan Dr. Küçük’ten yıllar sonra yarım aklıyla pis bir intikam alıyordu. Bu da kırıkların üçüncüsünü oluşturdu.
TRT’nin stratejik dizisi, stratejik üç kırıkla malul ilerledi. TRT’nin planladığı strateji züccaciye dükkanına fil sokmak olamazdı, ama tam öyle oldu.
Bu üç kırığı alçıya alarak tedavi etmeyi görev bildiğinden olacak ki Ersin Tatar önce bir basın açıklaması ile kınama yaptı, Dr. Küçük’e sahip çıkmak istedi. Ertesi gün Cumhurbaşkanlığı personeli ile İnönü Meydanı’ndaki Dr. Küçük heykeline gidip saygı duruşunda bulunup fotoğraf çektirdi. Sonra Dr. Küçük’ün Anıt Mezarı’nı ziyaret ederek çiçek bıraktı. Ardından Dr. Küçük’ün oğlunu ziyaret etti, açıklama yaptı. Birkaç gün sonra da Dr. Küçük’ün oğlunu Cumhurbaşkanlığı’nda kabul ederek görüştü.
Ersin Tatar’ın ata ata bugünlere geldiğini belirttiği enerjisine uygun hızda bir dizi kınama, saygı duruşu, çiçek koyma, kabir ziyareti, aile ziyareti ve kabul silsilesi baş döndürücü bir hızla tamamlandı. “Dr. Küçük kırmızı çizgimizdir” diyerek çok net bir duruş sergiledi. Ama bu duruş da, sonbahar yapraklarının hafif akşam rüzgarına direncinden daha sağlam değildi.
Tatar bu hızlı temposuyla tam Kıbrıslı Türklerin haysiyeti ve şahsiyeti ile liderlerine sahip çıktığı izlenimini yaratmak üzereydi ki, konuşuverdi!
EK İNŞAATI YENİ HAVAALANI ZANNETMEK
26 Kasım’da “Cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi değerlendirdikten sonra gerçekten yeni havalimanın isminin Doktor Fazıl Küçük Havalimanı olmasının fevkalade önemli ve yerinde bir karar olacağı düşüncesi içerisindeyim. Doktor Fazıl Küçük ismin ilelebet yaşatarak hem Türkiye’ye hem bütün dünyaya duyurmak bizlerin görevidir” deyiverdi.
Yeni havalimanına Dr. Küçük’ün isminin verilmesinden mutluluk duyacağını söyleyen Tatar, yıllardır yeni pist ve terminal binası çalışmaları süren Ercan Havaalanı’ndaki inşaatı “yeni havaalanı” diye tarif ediverdi. İhale ve sözleşmesi Ercan’a yeni pist ve terminal inşaatı olan iş, o anda bir sıçrama yaparak boyut değiştirip yeni havaalanı oluverdi, o ortamda aniden içinden öyle gelmişti…
Kimse de “yeni havaalanı değil, havaalanına inşaat yapılıyor, yok öyle bir şey” deme gereği de duymadı. Doğrucu Davutluk yapmaya lüzum görülmemiş, like ve paylaşımlarla robot trol övgülerinin tavan yapması tatminkar bulunmuştu; bu da bir başarıydı! Maksat hasıl olmuştu: Dr. Küçük’e de sahip çıkılmış, ailesi de mutlu edilmiş, stratejik diziye laf edenlere de kafa atılmıştı, âlâ!
MADEM ANAVATAN DA MEMNUN OLDU…
Tatar burada durmadı, bununla yetinmedi. Kafa golünün tadını çıkarmak için saha etrafında yarım bir tur atıp seyirciyi selamlayan futbolcu gibi koşmaya devam etti.
4 Aralık’ta yeni inşa edilmekte olan havaalanına Dr. Fazıl Küçük’ün isminin verilmesi konusunda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla istişarelerde bulunduğunu ve bu durumun Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinde de memnuniyet yarattığını duyurdu. Bu duyulan memnuniyetin ilanı karşısında kim itiraz edebilirdi ki artık? Âlâül azim!
20 Temmuz 1974’te, harekatın ilk günü şehit olan Pilot Yüzbaşı Ercan’ın oğlu, Doç. Dr. Hakan Ercan’ın sözleri Türkiye medyasında “Şehit ailesini kahreden değişiklik! Babamızın adını silmeyin” manşetiyle yer aldı. Gelmez denen itiraz bizzatihi şehit ailesinden gelmişti. Üstelik itiraz yazılı da yapılmıştı:
BOŞLUĞA BAKAN YAŞLI GÖZLER
“Kıbrıs’ta devam eden isim değişikliği tartışmaları kulağımıza geliyordu. Geçen ay CİMER üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a şikâyette bulunduk, yardımını istedik. 86 yaşındaki annem Yıldız Ercan’dan bu haberleri saklıyorduk. Tatar’ın açıklamasını söylemek zorunda kaldım. Sessizce dinledi, boşluğa baktı, gözleri doldu”.
Şehit Pilot Ercan’ın 86 yaşındaki eşinin dolan gözleri, Tatar’ın attığı onca kafayı, ağları delen golünü ofsayta düşürdü.
“Ercan adı silinmeyecek aynı yerde kalacak, Dr. Küçük’ün adı yeni havaalanına verilecek” denilemezdi artık. Başka birşey söylenmeliydi. Çünkü Tatar, Şehit Pilot Ercan’ın adının Geçitkale Havaalanı’na verileceğini ağzından kaçırmıştı. Oysa yapılan yeni bir havaalanıysaydı isim değişikliğine gerek olmaksızın mesele halledilebilirdi. “Yeni havaalanı” denilenin yeni havaalanı olmadığı anlaşılmıştı, dönüşü yoktu. Kaş yapayım derken iki gözü çıkarıp bir de kulak kesilmişti acemice.
‘Stratejik dizinin’ Dr. Küçük’ü tarihten silme hamlesi ile başlayıp bir meczubun hakareti ile çalkalanan gündemi yanlış yerden tutup yönetmeye çalışan Tatar’ın çabalarının karşılığı, hiç hesaba katılmayan Şehit Pilot Ercan’ın 86 yaşındaki kederli eşinin boşluğa bakıp dolan gözleri oldu.
HAY AKSİ!
Durum vahimdi! Oysa Dr. Küçük’e de sahip çıkılmış, ailesi de mutlu edilmiş, “stratejik diziye” laf edenlere de kafa atılmıştı; kamera tam tirübünlerin gol sevincini çekiyordu ki şimşek düştü…
Şimdi yaratıcı bir hamle ile tarihe “şehidin adını silen adam” olarak geçmemek, zevahiri kurtarmak, postu delidirmemek gerekiyordu. Hemen bir yazılı demeç patlatıldı:
Ersin Tatar: Ercan Havalimanı’nın isminin değişmesi söz konusu değil!
Tatar, önerinin Dr. Fazıl Küçük Vakfı tarafından yapıldığını, değişiklik kararı aldığının doğru olmadığını, konunun birinci dereceden Hükümeti ilgilendirdiğini, bu kararın Sivil Havacılık Dairesi gibi ilgili kesimlerin görüşleri alındıktan sonra Bakanlar Kurulu tarafından alınabileceğini duyurdu.
SORULMAYAN BİR DİĞER SORU
Elinin karasını Dr. Fazıl Küçük Vakfına, Bakanlar Kurulu’na ve Sivil Havacılık Dairesi’ne sürerek temizlemeye, beklenildiği gibi işin içinden sıyrılmaya çalıştı.
Bu yazılı demece kadar “Dr. Küçük’ün adını havaalanına vermek Kıbrıs Türkünün haklı davasını dünyaya anlatacak güçlü bir mesajdır” diye açıklamalar yapan Tatar’a, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile istişare etmek yerine neden Sivil Havacılık Dairesi ve Bakanlar Kurulu ile istişare etmedin diye sormadı. Böyle bir soruya da gerek olmadığı değerlendirilmiştir mutlaka.
İşi garantiye almak, sağlama bağlamak lazımdı. Şöyle yapıldı:
“Maalesef bazı kesimler şehidimiz Fehmi Ercan ve liderimiz Dr. Fazıl Küçük isimleri üzerinden beni yıpratmaya çalışıyor. Nafile bir çaba içindeler, şehitlerimiz ve liderlerimize sahip çıkmayı bize kimse öğretemez.”
DIŞ MİHRAK MI YOKSA?
Kahrolsun bağzı kesimlerin Türk oğlu Türk, Osmanlı torunu, alkış tuttuğu “bir pasaport için onurunu satanlar var” sözlerinde tarif edilen Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportunu güney Kıbrıs’a geçişlerin yasak olduğu 2000 yılında aldığı ortaya çıkınca “iade etmek için yöntem arıyorum” deyip meseleyi orada bırakan, 7 ve 8 Mayıs 2021’de iki farklı gazetede iki farklı gazetecinin İngiltere Kraliçesi’ne bağlılık yemini ederek İngiliz vatandaşlığına geçerek Birleşik Krallık pasaportu da aldığını iddialarını henüz yalanlamayan Tatar’ı yıpratma çalışmaları!
Tam Dr. Küçük’e sahip çıkarak milli bir duruş sergileme fırsatını yakalamışken, Dr. Küçük’ü ortada bırakıp Sivil Havacılık Dairesi, Hükümet ve Dr. Fazıl Küçük Vakfı’nı ateşe atıp tirübünlerde seyirci rolünde hakeme renga atma afacanlığı yapmak…
Bazen olaylar sürekli sizin yerinize karar veriyor, mukadderat işte!