Sıcak siyasetin sımsıcacık gündemine sırtımı dönüp, Ankara’nın yollarını tuttum. İyi de ettim. Sosyal medya mecraları münasebetiyle zaman zaman koalisyon pazarlıkları cümbüşünü izleme şanssızlığım da oldu. Ankara’nın tadını tuzunu kaçıran tek şey bu bezirgan cümbüşleri oldu desem doğru derim.

Memlekette program, duruş, bakanlık paylaşımları ana gündemi zirve yapar, tabanın sesine kulak verme rammileri atılırken Ankara’nın bambaşka bir gündemi vardı. İzaha gayret edeyim.

Ev telefonunun 10 ayda bağlandığı, telefon arızaya kayıt yaptırdıktan bir hafta sonra “Hadeee! Kaydınız girilmemiş ki sizin! Nereden bilelim bir haftadır arızalı olduğunu telefonunuzun?” ithamları ile karşılaştığım, ADSL arızasını bildirebilmek için aracı şirketle telefon dairesi arasında pinpon topu gibi gelip gittiğim canım memleketimden sonra, bir başka gezegene inmiş bir Bafidi zanettim ilk akşam kendimi.

Kayınvalidelerin ev telefonu dittt demiyor. Saat akşamın 10’unu geçmiş. Kayınpeder cep telefonuna sarılıp birkaç numara tuşluyor.

Benim içimde gizli bir tebessüm:

“Gecenin bu saati telefon arıza aranıyor, sanki o da oturdu bekliyor. Sabah 9’dan sonra gelir arkadaşlar büyük ihtimal; boşuna gayret” diyorum.

İçimden tabi, kimseciklere bir şey demiyorum. Çok bilmiş Kıbrıslı olmak istemem yine doğal olarak. Hay allahım… Gece saat 22:00.

Demli bir bardak çay içmemin mümkün olup olmadığını sual ediyorum nazikçe. Tımbır tımbır karıştırıp , ilk yudumu alıyorum. Kayınpederin cep telefonuna mesaj geliyor… İnce bir diit ditt… “Hah” diyorum, “yakayı ele verdi, şimdi ortalık karışacak”… Kayınpeder gözlükleri takıp cebi alıyor, şöyle bir buçuk kol boyu mesafeden gelen mesajı okuyor. Sonra kayınvalideye telefonu işaret edip “bak Selma tamam mı” diye soruyor. Ben paniklerde… Bu esnada ikinci ince diit ditt sesi yankılanıyor salonda.

Kim nereye bakıyor, ne tamam mı? Brbiri ardına yağan mesajlar neyin nesi? Gecenin bu saai ne oluyor? Ev telefonuna uzanan el kayınvelidenin. Gözlüklerin üzerinden hafif sinirli bakan gözler kayınpederin. Hay allahım, bu evde neler oluyor?

Gerildiğimi farkeden kayınpeder bana açıklama yapmayı gerekli görüyor. Tam “Ali, telefon” diye söze girdiği sırada kayınvalide araya giriyor: Tamamdır, tamir olmuş, hat düzelmiş!

Saat 22:03. Herşey 3 dakikada oldu. Arıza kaydı bildirildi, cebe arıza kaydının alındığının bildirim mesajı geldi, ikinci mesajla da arızanın giderildiği aboneye bildirildi. Tam bir rezalet!

E biz daha eş dost tanıdık falan bulunacaktık telefon dairesinden… Araya aracılar girip “dur arayım da halletsinler” diyecekti. Daireye birkaç kez gidip “ilgili arkadaşın izinde olduğunu” öğrenecektik. Hatta arızanın sıraya alındığını öğrenip ferahlayacaktık. Günde 30 sefer ahizeyi kulağımıza dayayıp o muazzam mucizevi sesi duyma hevesiyle günler geçirecektik. Derken sinirlerimiz bozulacak daireye gidecek, sorumlu ile görüşmek için koridorları arşınlayacaktık… Üşenmeyip ilgili bakanlığa hitaben durumu izah eden bir mektup yazıp bakanlıkta mektubu teslim edecek memur arayacaktık saatlerce…

Bunların hepsinden mahrum bir Ankara var!

Bizim partilerimiz sağolsunlar önce Kıbrıs’ı sonra Ortadoğu’yu ardından da dünyayı kurtaracaklar. Çok meşguller ve böyle sıradan, aşağılık, basit ayrıntılarla ilgilenmeleri söz konusu değil.  Önce bakanlıkları paylaşacaklar. Ardından müşavirler yaratıp yeni müşavir adayları atayacaklar. Müdürler falan derken, süre yeterse bahane bolluğu yağmazsa inşallah köklü reformlar yapacaklar.

Mesela büyük büyük işlerle iştigal ettiklerinden, tarihleri boyunca Devlet Üretme Çiftlikleri hiç mesele olmamış koalisyon pazarlıklarında. Hükümet krizleri çıkmamış bu kurum yüzünden. Kriz çıkarmayan kurumlara bir bakarsak, hepsinin toplumsal dönüşüm ve değişimin kılcal damarları olduğunu görürüz iddia ediyorum.

Büyük siyasetçilerin küçük işlerle işi olmadığından, dönüp bakmadıkları, atıl bıraktıkları ne kadar kamu kurum ve kuruluşu varsa, en büyük değişimlerin ve reformların ana damarını oluşturuyor oralar.

Üretimle, gündelik hayatla alakasız bir siyaset bizimkilerin siyaseti. Hepsi takılmış bir büyük adam, büyük parti, büyük beyin pozlarına önce kendi kendilerini inandırmışlar önemli ve mühim olduklarına. Hepsi Kıbrıs sorununu çözecek. Hepsi köklü reformar yapacak. Hepsi en güzel koltuklara oturacak. Hepsi en güzel makamlara binecek. Hepsi en güzel istihdamları yapacak. Hepsi en güzel kurdeleleri kesip en güzel açılışları yapacak. Hepsinin gazetelerde poz poz fotoğrafları yayınlanacak.

Memleketten ‘çevir sesi’ gelmiyor; yok mu iktidar korkusundan arınmış, arıza kaydını alıp gereğini yapacak olan?