Kıbrıs renklerin en keskin tonlarının hakim olduğu kısa baharı yaşıyor. Gün ortasına kadar bahar, öğle saatlerinde kısa bir yaz yaşanıyor her gün bu mevsim. Birkaç haftalık bahar başka nerede var ki? Ağaçlar bile yarışıyor çiçekten meyvaya dönüştürmek için tomurcukları yaz gelivermeden.

Kıbrıs’ın bu kısa baharının en bariz nişanı renklerin en keskin tonlarının doğaya hakim olması. Çok mavi, çok yeşil, çok beyaz her yer. Renklerin keskinliği politikaya da yansıyor mu ne, siyaset sahnesinde de çok keskin ayrışmalar bu döneme den geldi.

Aralık ayındaki olağan genel seçimlere kaldı iş. Annan, çözüm için siyaset sahnesinde irade değişimi olmadan masadaki planını tekrar gündeme getirmeyeceğini söylemedi mi? Söyledi. Muhalefet erken seçim talep ederek, siyaset sahnesindeki aktörleri sandıklarda değiştirileceğine olan umudunu dile getirmedi mi? Keskin renkler mevsiminde, Aralık ayındaki seçimlere yönelik adımların hızla atılmaya başlandığını söylemek, yanlış olmaz.

Son dönemdeki siyasal süreçleri sürükleyen başlıca aktör olan Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın genel kurulunun mayıs ayında yapılacağı açıklandı. İki liste ile girilecek seçimlerin kıran kırana geçeceği şimdiden belli. Ali Erel ve Mete Boyacı grupları diye adlandırılan iki liste var ortada. Ali Erel’i Oda’yı politize etti diye eleştirenlerin adaylıklarını kamuoyunun gündemine getirdikleri gün, Annan Planı’nın masada kalması ve AB üyeliğini kuvvetle desteklediklerini açıklamaları, “farkınız ne olacak” sorusunu sorduruyor haliyle.

Bu sorunun yanıtı “İşte Vizyonumuz” başlıklı metinde var: “Değişen olumsuz koşullardan üyelerimizin olumsuz etkilenmemesi için resmi makamlarla temas halinde olmayı, (…) iş ikliminin gelişmesi için alternatif görüşlerin üretildiği ve fikir zenginliğinin teşvik edildiği bir ortam yaratmayı…” Kilit fark, “resmi makamlarla temas halinde olmak” ve “iş ikliminin gelişmesi için alternatif görüşler üretmek”.

Ali Erel başkanlığıdaki çalışmalarda, en çok eleştirilen iki nokta, çözüm ve AB’ye endekslenmek, devlet yetkilileriyle palyatif çözümler üretilmesi ve siyasanın belirlenmesi hususlarında işbirliği yapmamak.

 

Bu konularla ilgili olarak Erel’in kamuoyuna da defalarca yansıyan bir değerlendirmesi var. Hatırlayalım, yeni yönetim göreve geldiğinde ilk yaptığı neydi? Ekonominin önündeki engelleri belirleyip, ambargoların –izolasyonun- kalkması için son derece ciddi çalışmalar yapıldığını, hazırlanan raporların kitaplaştırılıp Türkçe ve İngilizce olarak yayınlandığını biliyoruz. Daha da ileriye gidilip AB yetkili organları nezdinde girişimler yapılarak ambargoların ülke ekonomisi üzerindeki olmusuz etkileri anlatılarak, çıkış yolları arandığını da biliyoruz. Hatta daha da ileriye gidilerek, bu ambargoların kalkması için ara çözümler üretildiğini ancak bunların tanınma-tanınmama fasit dairesini aşamadığını da…

Bir de, icazetli adımlar yerine bağımsız meşru adımlar atılması konusunda kararlı bir tutum izlendiğini.

Siyasal ve iktisadi geleneğimizin alışık olmadığı şey, meseleleri makro düzeyde ele alarak bütüncül açılımlar üretmek. Ali Erel başkanlığındaki dönemde, sektörel bazda, işadamı bazında çıkış yolları aranmaması, ekonominin bir bütün olarak kurtulmasının temel strateji olarak benimsenmesi gerektiği konusunda bir tavır geliştirildiği sıklıkla ifade edildi. Bu tavır da politize olmaya açık mikro düzey anlayışlarına açık kapı bırakmadı.

Ali Erel ve Mete Boyacı listelerinin yarışacağı genel kurulda, ilk bakışta çok fark yokmuş gibi görünüyor. Basına yansıdığı kadarıyla da yok. Ancak her iki grubun, KKTC ekonomisinin temel açmazının ne olduğuna ilişkin makro düzeydeki analizini net bir şekilde ortaya koymasında son derece büyük yarar var.

Ali Erel grubunun bu açıdan son dönemdeki politikaları meselenin tümüyle Kıbrıs sorunundan ve Kıbrıslı Türklerin izole edilmişliğinden kaynaklandığına dayanıyor.

 

Ekonominin değil siyasetin ön plana çıkması da bu noktada izah edilebilir bir tutarlılık olarak karşımıza çıkıyor. Peki ya Boyacı grubu, iş ikliminin gelişmesi için üreteceği alternatifleri hangi makro değerlendirme temelinde ortaya koyacak?

İki grubun temel farkı, bu değerlendirmelerindeki fark olacak.

Renklerin en keskinini yaşandığı en kısa baharda, Aralık ayındaki olağan genel seçimlere doğru hızla ilerlerken, politik aktörlerdeki değişim veya tutarlılığın ilk yansıyacağı yer iktidar ve muhalefet partilerinin miletvekili aday listeleri olacak galiba…

Listelerde kimleri göreceğiz? Kaybedenleri mi, kazananları mı?

Onu Ticaret Odası seçimlerinden hemen sonra anlayacağız.