Siyaset, birçok şeyin tadını kaçırdığı gibi birkaç gündür PARTY TIME’ın da tadını kaçırdı galiba. TDP Mağusa Milletvekili adayı Ercan Hoşkara’dan sonra, CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu’nu da stüdyo konuğu alınca, bu fikrim iyice pekişti.

Hoşsohbet, sizin benim gibi insanlar, işin içine seçim yarışı ve siyaset girince pek bir tatsız tuzsuz, pek bir tek şekil oluyorlar. Kürsü resmiyeti benliklerini kuşatıyor, başka bir dil ve ağır bir temkin kasveti çöküyor sohbetlerine.

Neyse ki yayın öncesinde veya  yayın sonrasında attıkları bir kahkahaya vesile olan bir şaka denk geliyor da, kürsü resmiyeti kasvetine gark olmaktan kendimi kurtarabiliyorum.

CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu ile Radyo Havadis’te 1 saat PARTY TIME yaptık. Yayın başlamadan radyo antenlerini Selvili’ye takan Bilal bey girdi stüdyoya. PARTY TIME’cı sesin sahibiyle tanışmak istediğini söylemesi, haliyle gururumu okşadı.

Mikrofonik bir ses olduğunu ve beğendiğini ifade buyuran Bilal beye, “Hangi partiden kaçıncı sırada adaysınız” diye sordum. Durakladı. Özkan bey gülmeye başladı. “Aday değilim” cevabını alınca “tüh, bu iltifata bir tikcik verecektim halbuki” dedim.

Tek slogan var
Muhabbete sloganla başladık. CTP’nin seçim sloganının hangi alternatifler arasından seçildiğini, kullanılmakta olan sloganı ilk duyduğunda tepkisinin ne olduğunu sordum Yorgancıoğlu’na.

Meğerse Genel Başkan’a slogan alternatifi sunulmamış. Aynı sloganın farklı grafik alternatifleri takdim edilmiş. “Çok beğendim” diyen Yorgancıoğlu’na ters bir bakış attım. Hafif endişelendiğini hissettim. Mütevazı, dingin, sakin, toleranslı, tevazu sahibi kişiliği ile bu kadar kibir ve ego yüklü bir sloganı beğendiğine inanmamıştım.

Yorgancıoğlu, sloganın CTP’ye çok yakıştığını söyledi. Esasın, kişiler ve kişilikler değil, partiler olduğunu ihmal etmiştim. Belli ki sloganın sunuşu beyninde yer etmişti. “Partiye yakışan”, “tekrar edilmesi kolay” ve en önemlisi “çoğaltılması mümkün” bir slogan olduğu için çok beğenmiş. Yaklaşım profesyonel ve kitabiydi.

“Verimli istihdam”
İstihdamlar meselesine değindik.  İstihdamlarla ilgili propagandalarında “Kayırmacı değil, verimli istihdam” sözü veriyorlardı. İlla ki istihdam, billa ki istihdam. Verimlilik kavramını izah ederken partizanca yapılan istihdamları anlatan CTP Genel Başkanı’na “usulsüz ve yasadışı olduğu için yüksek perdeden eleştirdiğiniz istihdamların iptali veya araştırması için ne yaptınız” sorusu farz olmuştu.

28 Temmuz’dan sonra tüm istihdamları tek tek inceleyeceklerini falan anlattı. Bir şey yapmamışlardı. Kamuya geçici istihdamların önüne geçip geçmeyeceklerini, geçicilik statüsünün bir irade ipoteği olmaktan çıkarılıp çıkarılmayacağını sorduğumda kampanyanın ana eksenine dokunduğumu hissettim: Kamuda geçici istihdamları kaldıracak bir parti yoktu! 28 Temmuz’dan sonra meseleyi kendi koşulları içinde inceleyecek bir parti vardı!

Yeni KTHY, koşullara göre kısmetse
Seçim bildirgesinde yeni KTHY’nin 28 Temmuz’dan sonra mümkün olup olmadığının araştırılması vaadi de yer alıyordu. Bilmiyormuş gibi yaptım.

Yeni KTHY konusunda kararlı mısınız diye sordum Yorgancıoğlu’na. Hayır. 28 Temmuz’dan sonra yeni KTHY’nin kurulmasının koşullarını araştırıp değerlendirme sözü verdiklerini belirtti.

AKSA meselesine benzer bir çerçevede temas ettiler. Teknecik’in verimliliğini engellediği hesaplanan yüksek alım garantisinden vazgeçerler miydi? CTP iktidarı döneminde %25 bir alım garantili kapasite artırımı yaptıklarını, daha sonra yapılan anlaşmalara 28 Temmuz seçimlerinden sonra bakacaklarını söylediler.

Türkiye’den deniz altından kablo ile elektrik getirilmesi projesine yaklaşımlarını sordum. O konuda söylemler olduğunu ancak bir hareket olmadığını, elektrik üretimine saygılı olmanın lazım geldiğini, bu meseleyi de 28 Temmuz sonrasında değerlendireceklerini belirttiler.

Kıbrıs sorunu ve hacim meselesi
CTP’nin tarihi misyonu ve duruşunu izahının bam teli olan Kıbrıs sorununu merak ettim. Seçim kampanyasında, Kıbrıs sorununu nereye gizlemişlerdi?

“Toplumsal cinsiyet eşitliği” Kıbrıs sorunundan ziyadesiyle fazla konuşulup ön plana çıkarılıyordu. Seçim bildirgesinde iki meselenin de hemen hemen eşit yer aldığını söyleyen Yorgancıoğlu’na boş gözlerle bakışımdan ben bile rahatsız oldum.

Birden karşımda Mustafa Akıncı var sandım. “Kıbrıs sorunu çözülünceye kadar kendi evimizin içini toparlamamız gerekiyor” diyen Yorgancıoğlu’na siyasete veda etmeden önce Akıncı’nın bunu söylediğinde partisi tarafından “revizyonist, KKTC’yi tanıtma hedefi olan çözüme yeteri kadar konsantre olmayan siyasetçi” eleştirisi yapıldığını söyleyemedim. Stüdyoda olmayan biri hakkında konuşmam hoş olmazdı.

Yorgancıoğlu Kıbrıs sorununun “Hacim olarak daha az göründüğünü” belirttikten sonra, “CTP’nin iki bölgeli, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı federal Kıbrıs hedefi aynen duruyor” dedi. Eve gidince, CTP’nin 212 sayfalık “Akıl Defteri”ne baktım:  Kıbrıs sorunu ile ilgili bölüm 100 kelime, toplumsal cinsiyet eşitliği bölümü ise 130 kelimeydi.

Hey gidi devrimci kızıl günler hey!

Ekonomik programın neresi?
2013-2015 Ekonomik Programı’nın nerelerinin değiştirilmesini istediklerini sormasam şişerdim. Özelleştirmelere kesin bir dille karşı olduklarını söyleyen Yorgancıoğlu’na “başka” diye meseleyi açma imkânı vermeye çalıştım. Programda 7 milyon olan ihracat hedefinin yükseltilmesini istediklerini söyledi. Sizi bilmem ama feci şekilde içi dolu bir yanıt bu benim için!

Anladığım şu: Gereklilik kipi –se –sa’yı çok seven, gerek şartlı cümle yapısına dayalı siyaset yapmayı şiar edinmiş, Annan Planı dönemi aşırı doz umut pompaladığı için sütten dili yandığından, şimdi de yoğurdu üfleyerek yiyen bir parti var.

Tabiyatıynan, ben de 28 Temmuz’dan sonra şartlar uygun olursa, desteklemeyi düşünmeyi değerlendirmeye almanın gerekliliğini, bir vesileyle gündeme alma ihtimaline bakacağım koşulların olgunlaşmasına, dikkat kesileceğim.