Olacak iş değil! Dört gözle beklenen Bıyık Helvası Raporu çıktı, en son benim haberim oldu. 28 Temmuz seçimlerinin hemen ardından Sonay Adem’in evine yeşil tabakta gönderilen simit helvasının ardından başlayan parti disiplini soruşturması için kurulan araştırma komitesi, 49 sayfalık raporu büyük bir titizlik ve disiplinle tamamlamış.

Temmuz, Ağustos, Eylül ayları geçmiş, Ekim yarılanmış… Bıyık ve PP derken üç buçuk ay geride kalmış. Havadis’in “raporu yarın yayınlıyoruz” diye sürmanşetten duyurduğu gün endişelendim. Özet mi yayınlanacaktı, tam metin ek mi verilecekti yoksa?

Üst düzey tepe yönetimi ile konuyla ilgili temas kurmaktan sarfı nazar ettim. Editoryal bağımsızlık ellenmemeliydi. Akşam saatlerinde yine de kendimi tutamadım. En üst tepe yönetimle irtibat kurdum. Söz konusu raporu önceden bilmeme karşın, içeriğiyle ilgili malumatım yeterli değildi. En üst tepe yönetim yemek yediği bahanesiyle topu bir aşağıya attı.

Çok istememekle birlikte mecburen aramak durumunda kaldım.

Mümkünse yayınlanmadan okuyup, raporun yayınlanacağı gün rutinde olmamasına karşın, Bıyık Helvası Raporu ile ilgili özel bir köşe yazısı kaleme almak istediğimi ilettim. Top taca atıldı, rapordan zırnık koklatılmadı.

Gönlüm kırıldı, kalbim incindi, ruhum yaralandı, kalemim havada kaldı. Lakin bozuntuya vermedim, hiç de belli etmedim.

Raporla ilgili torpil talebimin kabul görmemesi, ufkumda birkaç yeni sorunun belirmesine vesile oldu. Bu soruların neler olduğunu, tahmin edebileceğiniz gibi kesinlikle açıklamayacağım!

İki gün boyunca yayınlanan Bıyık Helvası Raporu’nu  üstün körü okudum. Altını çizmedim, fosforlu kalemle işaretlemedim, makasla kesmedim, hatta dönüp ikinci kez okumadım.

Yüksek müsaadenizle bir okuyuşta aklımda kalanlarla ilgili akıl tutulmalarımı, yüzleşme deneyimlemelerimi, vizyoner yaklaşımımı pekiştiren misyon analizlerimi, yeni yetme bir köşe yazarı olarak, siz kıymetli okuyucularımla paylaşmanın gururunu yaşamak istiyorum.

Kafa kesme, kelle alma
Meşum raporun mevcut siyasetin temel terimlerine atıf yapılan yerleri oldukça dikkatimi çekti. Kafa kesme, kelle alma ifadelerinden söz ediyorum.

Bu atıfların yer aldığı bölümler, siyasetin gladyatör dövüş sanatlarından biri olarak kodlandığını idrak etmem açısından son derece faydalı oldu.

Program ve duruş ile ideoloji kavramlarına vurgu yapılıp durulurken, kelle kesip kafa alınma ekseninde yapılan çalışmaların, tek bir bölgeye haiz olmaması dikkatimden kaçmadı.

En azından bölgeler arası bir uyumun olması içimi rahatlattı: Hem Girne hem Mağusa’da parti çalışmalarının kafa kesip, kelle almak eksenli yürütülmesi, disiplinli parti çalışmalarına olan güvenimi pekiştirdi. Çünkü partilerde disiplin, çok mühim bir konuydu. Seçim dönemi oy tavlama çalışmalarında epey bir yükseltilen bu parti disiplini demek ki tamamdı.  Gerçi ruhani lider MAT, raporu basına “satanların” kellesinin alınmasını talep eden bir şok Tweet atmıştı, geçelim.

Memleketin her yerinde disiplinli yürütülen çalışmalar, partilerin başarıya giden yoldaki sigortasıydı. Hatta partiler iktidar olduktan sonra da memleketin kurtuluşu için ilerlenen yolda en büyük sigorta da buydu. Düşünsenize, disiplini olmayan bir parti nasıl olacaktı da biz sıradan yurttaşları daha güzel, daha mutlu, daha demokratik bir düzene kavuşturacaktı? Orhan Gencebay abimiz “Batsın bu dünyaaaa, bitsin bu rüyaaa” derken doğru söylüyordu. Orhan baba haklıydı!

Belediyeler PP’nin çiftliği
Raporumuzun en can alıcı bir diğer noktası ise, partili belediyelerin parti çalışmaları açısından taşıdığı ehemmiyeti resmetmesi oldu bendeniz için.

Belediye personelinin teşviki olmaksızın parti ilçe örgütünün başarı şansının olmadığı  değerlendirmesi son derece yerinde bir saptama olarak beynime saplandı. Bu saplanışı, hazırlanan kesme doğrama listeciklerinin belediye çalışanları vesilesi ile dağıttırılması ile ilgili ifadeler taçlandırdı.

Bir yerde de belediyede korku imparatorluğu kurulduğu beyanı var ki, bu da meselenin sosu oldu benim açımdan. Hatta belediye parti ilişkilerinin kopmasından yakınıldığını da anımsıyorum o meşum raporda. Nasıl ama?

Avrupalı, çağdaş, demokratik, partizanlık yapmayan bir belediyecilik anlayışı ile belediyeleri PP’lerin çiftliğine dönüştürme pratiği, tam da “Kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yakışır” örneği.

Parti talimatları, parti örgüt kararları doğrultusunda vazife yapan, listecik dağıtan, kafa kesme, kelle koparma hizmetleri de veren bir belediyecilik!

Neyse ki uluslararası festival tadında değil de yerel ölçekte yürütülmüş bu hizmetler; rezil olurduk dünya âleme be annem…

Kutsal ittifaklar
“Eroğlu’nun kızı ile” ifadesini de alıntılamak isterim, kimsenin gönlü kalmasın…

Parti içi hizipler, ekipler, ittifaklar hiç mi tatlı değildi ki kendi enfes katkıları teğet geçilmeksizin öcüleştirilen Eroğlu ile yeni hizipler, ekipler, ittifaklar kurulma ihtiyacı hissedildi? Bir yerde Atun’lar da geçiyordu. Onlarla da yapılmış…

Beni en çok şaşırtan ne oldu, söylemesem karnım şişer:

CTP Genel Başkanı ve Başbakan Özkan Yorgancıoğlu’nun Kurban Bayramı mesajı!

Başlık aynen şöyle:

“Sevgi ve saygıyla hareket edilirse zorluklar aşılır”.

Nasıl ama?

Bıyık ve PP ile ilgili değil de kurban ile ilgili bir içerik, cuk diye oturmuş! Demek ki sevgi ve saygı ile hareket edilerek kafa koparılıp kelle alınarak kurban verilecek. Bayram CTP’nin Aralık kurultayında bitiyor. O güne kadar kaç PP kaç bıyık kesilirse be annem artık…