Kudret Özersay Aralık ayında kadar cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda bir açıklama yapmayacağını söylemişti. Nihai kararını açıklamak üzere verdiği tarihten iki ay önce, Ekim ayının başında aday olduğunu açıkladı. Neden?
Kararını açıklama tarihini Aralık olarak belirlemesinin kişisel nedenlerini bilmediğim gibi, iki ay önceye almasının kişisel nedenlerini de bilmiyorum. Kişisel değerlendirmelerinden ziyade, bu tarih değişikliğinin anlamının ne olduğu hususu beni daha çok cezbediyor.
Adaylık açıklamasını erkene almasının yanında, bir cümlesi daha var ki ikisi birlikte okunduğu zaman çok şey anlatıyor:
“Cumhurbaşkanı Eroğlu farklı bir değerlendirme yapmazsa, Yüksek Seçim Kurulu’nun belirlediği seçim takviminin başladığı güne kadar Kıbrıslı Türk Müzakereci görevimin başında kalacağım”.
Özersay, bu cümlesi ile Eroğlu’na rest çekti, “şah” dedi. Şimdi hamle sırası Eroğlu’nda.
Eroğlu’nun takvimi şaştı
Eroğlu’nun aday olup olmama kararını Aralık ayında vereceğini söylemesi algı sürecinin yamulmasını tetikledi. Sürecin kontrolünü yitirmeye başladı.
Uzun bir süre “aday olursa destekleriz” açıklamaları yapan doğal tabanının sözcüleri, zımnen Eroğlu’nun aday olmama ihtimalini işaret etmişti. Hatta UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, “Eroğlu aday olmazsa adayımızın kim olacağı şimdiden bellidir” diyerek bu ihtimal algısını güçlendirmişti.
Özgürgün, 29 Kasım’daki UBP Kurultayı ertesinde Eroğlu’ndan “aday olmasını rica edeceğiz” diyerek ricayla adaylık döneminin başlayacağını resmen ilan etmişti. Bu açıklamayla “yıpranmayalım bekleyelim” stratejisi kontrolden çıkarak Eroğlu’nun aday olmayacağı algısını inşa edip güçlendiren bir iletişim kazasına dönmüşmüş oldu.
Eroğlu ve ekibi, şaşan takvimi yeniden kontrol altına alabilmek için düğmeye basarak yeni bir iletişim döngüsü çalıştırmaya karar verdi. UBP ilçe örgütleri planlanan takvim çerçevesinde “Eroğlu’na muhtacız, aday olsun” açıklamaları yayınlamaya başladı.
Algı yamulması
Bu algı yamulması beraberinde “Eroğlu aday olmazsa Kudret Özersay’ı destekleyecek” yorumlarını da yükseltti. Kimi çevrelere göre, sağın doğal lideri olarak Eroğlu, siyasi mirasını Kudret Özersay’a bırakacaktı.
Özersay’ın adaylığını erkene alması, açıklamasının içinde Eroğlu’na “farklı bir değerlendirme yapmazsanız Kıbrıslı Türk Müzakereci olarak görevime devam edeceğim” sözleriyle, “görevi bırakmayacağım, istersen beni görevden alabilirsin” demiş oldu. Eroğlu’na meydan okuyup rest çekmekle kalmadı, Eroğlu hangi kararı verirsen versin, Eroğlu’nun siyasi mirasını reddetti.
Bu saatten sonra “Eroğlu’na muhtacız, onsuz olmaz, adayımızdır” açıklamaları ile tavlayı Eroğlu’na teslim eden UBP ve bazı DP çevrelerinin Kudret Özersay’ın adaylığını resmen destekleme kararı alma ihtimalleri sıfırlandı. Eroğlu’nun adaylık kararını vermesi kendi planladığı takvimin önüne çekildi. Gizli “Eroğlu-Özersay siyasal ittifakı” iddiaları çöktü.
Reddi miras hakkı, “Muris, mirasından daha fazla borcu olması halinde; mirasçıların miras bırakanın borçlarından sorumlu olmamak için mirası reddetme hakkı” olarak tanımlanır.
Özersay, çıktığı aktif siyaset yolunda, Eroğlu’nun hem günahlarını hem sevaplarının mirasçısı olmayı reddederek kendi yolunu yürümeye karar verdiğini de ilan etti.
Şimdi hamle sırası Eroğlu’nun aday olmayacağı ve Kudret Özersay’ın murisi olduğu fikriyle destek atışı yapan derin sağ figürlerde.
Eroğlu ya büyük riskler alarak Özersay’ı Kıbrıslı Türk Müzakerecilik görevinden azleder ve “siyasi ikbalim çözüm hedefinden çok daha önemlidir” demiş olur, ya da Özersay’ı görevden almayarak eski zamanların siyasal iletişim yönetiminin yeni zamanlara uygunsuzluğunun ağzında bıraktığı burukluğu gidermek için bir bardak soğuk su içer.
Özersay’ın adaylık açıklamasında “temiz toplum” ve “temiz siyaset” kavramlarının yer almasına karşın “bize yakışan kendi irademize dayalı bir düzen” mottosunun yer almaması tesadüf mü?
Özersay’ın bu yolu yürüyeceklerinin netleşmesi açısından, bu hususun açıklığa kavuşmasını merakla bekliyorum…