O meşum akşamın esintili saatlerinde itinayla rendelediğim hellimlerin, fırında hamurla adeta seviştiği hellimliyi afiyetle yedik, çayı içtik, yazıyı da yazdık: Hayat PP’lere güzel!
Güzide eserim, APO’nun gececi versiyonunun uyuşukluğuna kurban gitti ve Pazar yayınlanması gerekirken, siz kıymetli okuyucularımla ancak Pazartesi sabahı itibarıyla buluşabildi. Pazar sabahı gelen mesajlar ve telefonlardan öğrendim bu kabul edilemez durumu. Böylelikle bir başka çalışmada kullanmak üzere okur sayım ve okur profilim hakkında da son derece önemli verileri derlemiş oldum.
Havadis Üst Tepe Yönetimi tarafından biraz da yaşıma ve delikanlılığıma atıf yapmak maksadıyla belirlendiğinden kuşkum olmayan 17’nci sayfada yazım yoktu!
“Hayat PP’lere güzel” başlığını arayan gözlerim eski cumhurbaşkanlarından Mehmet Ali Talat beyefendinin çeyrek sayfa fotoğrafıyla karşılaştı Pazar sabahı 17’nci sayfada. Tam bir hayal kırıklığıydı…
Oysa Cumartesi gecesi, üst tepe yönetimle gereken temasları kurmuş, içerikle ilgili bilgi vermiş, zımnî torpil talebimi ima etmiş, üstelik yazıyı da vaktinde göndermiştim. Yazı dışı gayretlerim bunlarla da sınırlı kalmamıştı tahmin ettiğiniz gibi.
Haber atlamak ve mail atlamak…
Facebook ve Twitter’den en can alıcı satırları takipçilerimle paylaşıp, “Yarın Havadis’te” notunu da düşmüştüm. ‘Haber atlayan’ gazeteci çok gördüm de, ‘mail atlayanını’ yeni keşfetmiş oldum APO sayesinde. Henüz tanışmadık ama yine de canı sağ olsun…
Birkaç saat boyunca çeşitli ihtimaller üzerinde düşündüm ve Parti Profesyonelliği meselesinin gündeme girmesinin uygun görülmediği ihtimaline yoğunlaştım. Neyse ki üst tepe yönetim mensubu Hüseyin Ekmekçi telefonu açar açmaz “APOOOO” dedi de rahatladım. Durum belliydi.
Haftanın son günü için yazılan “Hayat PP’lere güzel” çalışmam devrisi haftanın ilk sendromlu gününde yayınlandı hayırlısıyla kazalı belalı…
Çalışmada Parti Profesyonelliği meselesini iki ana kategoride incelemiştim: Görevde Muhalif PP’lik ve İktidar PP’liği.
Tam da beklediğim şekilde, hiçbir tepki gelmedi konuyla ilgili çevrelerden. Zaten maksadım da buydu. Yani taammüden yazılan bir yazıydı, bile isteye, planlı, programlı. Hayat boyu hiç PP olmadığımdan, test edip emin olmam gereken birkaç ana nokta vardı çünkü:
PP dayanışmasının esasları var mıydı? Bir PP sınıf bilincinden söz edilebilir miydi? Hiç yoktan bir PP kardeşliği söz konusu muydu? Şu Türkçülüğün Esasları, İşçi Sınıfı Bilinci ve Şövalye Kardeşliği meselelerinde olduğu gibi, PP’lik de kendi içinde tutarlı, bütünlüklü, dayanışmacı bir düşünce sistematiğine, bir bilince sahip miydi?
PP’liğin düşünsel esasları
Konunun bu düşünsel, felsefi ve sosyolojik veçheleri en az PP’ler kadar önemliydi. Bugüne kadar olduğu gibi, sadece ve sadece en önemli meselelerin yer aldığı işbu köşede bugün de, PP’lik meselesinin düşünsel boyutlarını ele alacağım.
PP’lik en önce bir meslektir.
Ekmek kapısıdır.
Gelir elde edilen iştir.
Namusuyla yapılan her iş gibi, kazandırdığı para helaldir.
Kuralları vardır.
Görev tanımı vardır.
Her iş gibi ne iş olduğu bellidir.
Bir tür emeğini satan işçilerin yaptığı herhangi bir iş gibidir.
Emeğinizi satar, geçiminizi sağlarsınız. Bu emek, her zaman kol, kas gücü değil zaman zaman da bilginiz, fikriniz, yaratıcılığınız, beyninizdir.
Peki bir PP, geçimini sağlamak maksatları bakımından, işvereniyle nasıl bir ilişki kurar?
PP’liğin, siyasi partici olmak suretiyle iyi bir gelir elde edilen bir meslek olarak tanımlanması, en önce işveren üzerinde düşünmemizi gerektirir.
Memleketin bütün PP’leri birleşin!
Memleketi yönetme maksadıyla örgütlenen siyasi partilerin profesyonel elemanlara ihtiyacı var mıdır? Varsa, hangi hususlarda uzmanlık sahibi profesyonellere ihtiyaç duyar? Partilerin profesyonel istihdamları hangi kriterlere göre yapılır? Hısım akrabalık, partidaşlık partizanlık PP’lik için önemli midir?
Bu 4 sorunun muhtemel cevapları bir siyasi partinin iktidara geldiğinde memleketi nasıl yöneteceği ile ilgili sonuçlara ulaşmamıza tartışmasız yardımcı olur.
Misal, bir siyasi parti iktidara geldiği zaman memleketi hısım akrabalık ve partidaşlık partizanlık ilişkilerine göre yönetecekse, PP’leri büyük ihtimalle parti hatırlarının hısım akrabaları, partizanlar ve partidaşlarla ikinci kuşaklarından oluşur.
Daha iktidara hazırlanırken, partinin muhtelif kadrolarına, yerel yönetim veya kardeş işletmelerle kafa dengi kardeş sendikalara PP’lerini istihdam edip yerleştiriyorsa, iktidar olunduğunda bütün PP’lerden müteşekkil bir üst yönetim teşkil edilecektir demektir.
Bütün PP’lerin toplanması yatay bir hiyerarşik yapıda olur veya dikey bir hiyerarşik yapıda olur. Esas olan, PP’lerin kamu yönetiminin kilit noktalarında olmasıdır.
Memleketin bütün PP’lerinin iktidar çatısı altında birleşmesi durumunda, sıradan yurttaş açısından ortaya çıkacak tabloyu tahmin etmek hiç de zor değildir.
Partizan yönetimler tarafından kamu yönetimindeki iş olanaklarından mahrum edildikleri temel kabulüyle partizan bir koruma/kollama/besleme/istihdam ilişkiselliği içinde ömür tüketen PP’lerin, aynı gerekçeyle kamu yönetiminde yer almasında beis görmeyen siyasi parti, kitabi tabirle, tam da halt etmiş olmaktadır!
PP’lerin kendi aralarındaki dayanışma ve sınıf bilincini teşhis etmek açısından, bazı durumlara karşı verdikleri tepkilerdeki aynılık, eş zamanlılık, eş beyinlilikten daha da önemli semptomları, veremedikleri tepkiler nedeniyle oluşan kaşıntı, döküntü ve yer yer kızarıklıkların 48 saat gözlenmesi kanaatimce yeterlidir.
Gerekli müdahaleleri kabul etmeyen PP’ler, kardeş kardeş “gül gibi geçinir gider” sonuçta.