Herkes şaşırtıcı şekilde dobra dobra konuşuyor. Televizyonlar, radyolar hiç bu denli çok sesli olmamıştı Kıbrıs’ın kuzeyinde. Farklı düşüncelerin kamusal dolaşıma girmesine özel yayıncılığın yaptığı katkı, özel yayıncılığın tüm günahlarını affettirmeye yeter de artar bile.

Devletin dolaylı ya da doğrudan kontrolünde olan radyo, tv ve gazetelerin aksine, birçok özel tv ve radyo yurttaşın sesini kamuyla paylaşmasına çok geniş bir kanal açmış durumda.

Her sabah, her akşam bay ve bayan yurttaş Kıbrıs sorunu konusundaki öfkelerini dinliyor, tükenen sabırlarını titreyen seslerind hissediyoruz. Herkes, herşeyi söylüyor. Söz, hiç bu kadar çoklaşmamıştı Kıbrıs’ın kuzey yarısında.

Düşüncesinden dolayı formal yöntemler ve araçlarla cezalandırılanların sayısı çok değil ama, yıllarca düşüncesinden dolayı hukuk dışı yöntemlerle cezalandırılanların sayısının ne denli yüksek olduğunu farkında olmamak mümkün değil. İşe almak, terfi ettirmek, işten atmak, ekmeğiyle oynamak, kredi vermemek, bu ülkede yaşama hakkını gaspetmek, burs vermemek ve daha nice informal müeyyidelere maruz kalmayan var mı etrafımızda?

Şimdi herkes korkmadan, başıma bir iş gelir diye ket vurmadan konuşuyor. Yönetimi, yöneticileri, düzeni, gidişatı yerden yere vuruyor. Bu cesareti nereden kazandı Kıbrıslıtürkler?

İlk kaynak, iktidar merkezlerinin politika yapma tarzlarının maddi temellerinin tükenmesi. Ne ganimet kaldı dağıtılacak, ne düşük fazili karşılıksız kredi, ne de istihdam.

İkincisi, iktidar merkezlerinin meşruiyetlerini dayandırdıkları hamaset politikalarının ideolojik temellerinin çökmesi. Herkes, vatan-millet-sakarya diyenlerin geçim kaynaklarını da biliyor, geçmişlerini de. “Kıbrıs küçük yer” değil mi?

Herkes herşeyi konuşuyor. Sözün bu çoklaşmasının demokrasiye, yurttaşlık bilincine katkısı elbette küçümsenemez, görmezden gelinemez. Ama bir de diğer pencereden bakalım: Herkesin herşeyi konuşmasının, kimsenin hiçbirşey konuşamamasından farkı ne? Sözü kontrol altında tutmak için kullanılan baskı aparatlarının ortadan kalkması, herkesin konuşması hemen akla şu soruyu getiriyor: Kim dinliyor?

Sözü söylemek kadar dinletmek de önemli. Sözün iktidara yansıması ve iktidarı dönüştürmesinin adı demokrasidir. Sözün dinlenmemesi, iktidara yansımaması ise başka birşey. Kıbrıs’ın kuzey yarısında sözün bu denli çoklaşması, önemli bir sinyal de veriyor demek ki. Hakim iktidar anlayışının değişmesine ciddi bir zemin oluşmakta.

Eğer söz önce sandığa, sonra meclise yansırsa, esas “kıyamet” o zaman kopacak. Kıbrıs’ın kuzey yarısında hükümet edenleri değiştirmenin, iktidarı değiştirmediğini son dönemde 2 sefer tecrübe eden Kıbrıslıtürklerin, eğer çözüm ve barış ihtimalini kaçırırsa, bundan böyle konuşmaları da işe yaramayacak…