11 Kasım’da Annan’a endekslenen Kıbrıslıtürkler, kendilerini yeniden keşfederken memleketin siyaseti de yeniden yapılanmanın eşiğine geldi.

Bu süreçte hem sağ, hem de sol partiler ciddi bir sınavdan geçti; ama henüz sınava girmedikleri için sonucu ancak seçimlerde öğrenecekler. Aralık ayındaki seçimlerin Haziran’a alınması, erken seçime gidilmesi siyasi kulislerde konuşulmaya başlandı.

Muhalefet ve son dönemin en önemli siyasi aktörlerinden işadamları da erken seçim talep ediyor. Hatta UBP ve DP’de de bir grup milletvekilinin erken seçim konusunda çalışma başlattıkları ve Haziran ayını hedefedikleri konuşuluyor.

Ekonominin kötü sinyaller vereceği beklentisi bir yandan, Türkiye’nin yardım musluklarını açıp görece bir iyileşme sağlanmasına katkı koyacağı beklentisi diğer yanda hakim. Muhalefet çözüm ve AB talebinin bulduğu toplumsal destekten, iktidar partileri de Türkiye’nin mali katkı yapma durumunda kalma ihtimalinden umutlu anlaşılan.

Bu noktada, seçmen kütükleri ve vatandaşlıklarla ile ilgili son gelişmeleri hatırlarsak, ülkenin bir erken seçim kararının alınması durumunda bile çok ciddi tartışma ve gerginliklere gebe olduğunu söylemeliyiz. Kıbrıslıtürkler’in siyasi iradesine müdahale yapıldığı, ülkede yaşamayan ve yarım saatte vatandaş yapılanların ortaya çıktığı böylesi bir dönemde, seçimlerde kimin oy kullanacağı, kimin kullanmaması gerektiği de kritik bir nokta olarak duruyor karşımızda.

Özetle, gidişat oldukça gergin bir döneme doğru…

Bu gerginlik ortamında, kampların giderek keskinleşmesi seçimden zaferle çıkan kim olursa olsun, ülke gündeminin durulmayacağına delalet ediyor.

Siyasal partilerin, Lahey sonrası dönemi çok iyi analiz etmeden ağızlarından çıkacak her kelimenin çok ciddi bir toplumsal maliyeti olacağını farkında olup olmadıklarından kimse emin değil. Kıbrıslı-Türkiyeli çatışmasının tırmandırılmasından tutun da, Rumcu – Türkiyeci suçlamalarına kadar son derece keskin ihtimallerin varlığının, yeni durumun yeniden yapılanan bir siyaset anlayışını gerekli kıldığını söylemek için elbette üstün bir meziyete gerek yok.

Meziyet gerektiren, yeni durumu tahlil edip yeni bir siyasal söylem geliştirebilecek siyasal aktörlerin, siyaset sahnesinde ağırlık kazanabilmesi için adımların atılması.